Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 7 January 2010

Ahmet Altan'ı eleştirmek

Kenan Engin

Tarih: 7 Ocak 2010 Perşembe

AHMET ALTAN I ELEŞTİRMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Uzun süreden beri izlediğim kadarıyla Kürdistan-Post´da köşe yazısı veya yorum yazan kimi arkadaşlarda Ahmet Altan'ı eleştirmenin dayanılmaz hafifliğine erkenden kapılma var.

Her yazısından sonra bir arkadas hemencecik kaleme sarilip Ahmet Altan a dair epey bir şey sıralar.

Türkiye medyası içersinde kendi çapında tek eleştirel ve sorgulayıcı bir gazetenin sistemi en fazla zorlayan ve her defasında generallerin hedef tahtasına oturttuğu gazetenin başyazarının bu denli Kürt cephesinde eleştri oklarının hedefi olması şaşırtıcı bir durum.

Gerek Kürt cephesinden gereksede Türkiye cephesinden soruna biraz daha aklın eleştirel süzgecinden bakan bir yazarın, “senin yazdığın ettiğin deli dumrul saçması“ denmesinin temelinde yatan şeyin ne olduğunu doğrusu merak ediyorum.

Bu durumu şu açıdan hep garipserim. Türkiye medyasında Kürt, Abdullah Öcalan, DTP ve PKK eksenli yazı yazan ve yazdıklarıyla o kadar çok toplum manüple eden yazar var ki, hepsini toplasan Oktay Ekşi en önde Melih Aşık en arkada aklı başında bir stadyuma sığdıramazsın.

Hal böyleyken, bizim yazar arkadaşların ısrarlıca Ahmet Altan üzerinden dolaylı ya da direkt Türkiye medyasına yüklenmelerini biraz “Körün bir oğlu olmuş onunda almış cükünü kesmiş“ durumu ile açıklanabilir buluyorum.

Lakin onca yazarın can hıraş Kürt sorununa ve DTP ye dair en ipe sapa gelmez yazılar yazdığı yerde, bunlara dair herhangi bir değerlendirmenin yapılmayışı ve tartışma konusu yapılmaması enteresan bir nokta. Bu durumun açıklamasını doğrusu bu yönlü yazılar yazan arkadaşlardan duymak isterim.

Kanımca Türkıye medyasında biraz olsun eleştri oklarını üç maymunu oynayan medyaya yönelten ve onun her defasında toplumdan sakladığı gerçekleri insanalara sunan bir yazarın ve gazetesinin bu denli eleştri konusu olması, bu yönlü çıkacabilecek yeni seslere ne kadar yararı olabilir doğrusu bilmiyorum.

Eğer bu sorunun çözümüne katkı sunacaksa gelin Kürtlere dair bir iki olumlu şey yazmış herkesi hedef tahtasına oturtup bir güzel adam edelim.

Ya da Kürt cephesine yönelik bir iki eleştiri yapmış- saptırma ve karalamaları kastetmiyorum- herkesi yaptığına pişman edelim ve faşist olarak niteleyelim.

Bir diğer anlaşılmaz nokta ise değerlendirmelerin yazarların aidiyetleri üzerinden yapılması. Türk aydınlar ve Kürt aydınlar manivelası üzerinde tartışmayı yürütmenin ve insanların isteyerek yada istemeyerek ait olduğu milliyetin bir değerlendirme ölçüsü olması sizce biraz olsun eğreti durmuyormu. Eğer bu manivela üzerinden tartışmayı götüreceksek İsmal Beşikçi'yi, Ufuk Uras'ı, Akın Birdal'ı vb. nereye koyacağız.

Tersinden bakacak olursak. Düşünün ki, dışaradan bakan bir insan, Hasan Bildirici ile Şükrü Gülmüş'ü ya da Selahattin Çelik ile Yaşar Kaya'yı yan yana koyup bunları toptancı bir bakış açısıyla „hepsi de aynı kalemden çıkmış, aynı noktada duran birbirinin benzeri Kürt yazarlar„derse ne demeliyiz acaba...

Hak verip „vallahi doğru söze ne denir“ mi demeliyiz yoksa „yok kardeşim bunlar birbiriyle uzaktan yakından alakası olmayan farklı noktalarda duran kişiler“ mi demeliyiz?

Yani bizim aydın-yazar dünyasında gördüğüm en enteresan bakış açısı şu:

„Ya biz biraz barışmak biraz savaşmak istiyoruz...“

Hal böyle olunca da ortalık toz duman.

Yani arasıra bir iki düzgün şey yazan insana da „ağzına sağlık“ demek bir erdem diye düşünüyorum. Ve bu erdem ve o çokca bahsi geçen aydın faşizminin duvarını biraz olsun yıkar.

Bazılarınız belki de oldukca naif bir tutum olarak değerlendirebilir ama dost kazanmanın ve bir şeylerin çözümünü sağlamanın yolu karşılıklı önyargıları besleyip bu konuda ısrarca olmak değildir diye düşünüyorum.

Haksızmıyım buyrun siz karar verin.

Kürdistan-Post

Kemalist Kürd düsmani PKK kÜrd davasina Karsi olduguna göre, bu ezber sitelerde onlari desteklemek kalir. Pkk az mi Taraf gazetesini hedef tahtasina yatirdi? Genek Kurmay dan sonra en hareretli Taraf düsmani PKK yapiyordu. Ve KP da bunn temposuna yetisti. Ben bunlari Kürd cephesi deyildir diye düsünurum. Bunlar Kürd düsmanidirlar. PKK yi Kuran kuvvet hala isbasindadir ve Cemil Bayik iki gündür yirtiyor kendini; Vay be Niye Komiz odalarini ayriyorlarmis diye? Aslinda yeri bellidir. Yeri Bakin Bugünkü TC basini karistirin acayip manzaralara tanik oluruz. Özel Kuvvetler kumutanligi MHP idare ediyordur" diye. Simdi Hem PKK ve Hemde MHP birde sirada bekleyen Ikinci kemalist parti CHP de aglama duvarinda siraya gecmisler. Yanlis anlasilmasin PKK birinci kemalisttir Ikincici CHP dir. Ve Onlari Karargahta Idare eden General ekibi MHP dir.

Tartışmak, eleştirmek, karşı olmak, taraf tutmak doğaldır, Lakin, tartışmaların ve eleştirilerin siyasi anlamda ahlaki, dolaysıyla bilimsel olması esastır. Yazınızda şöyle bir belirme yapıyorsunuz: Yanlis anlasilmasin PKK birinci kemalisttir Ikincici CHP dir. Ve Onlari Karargahta Idare eden General ekibi MHP dir. Bu belirlemenizin neresi bilimseldir? Bir kere ya tarihi bilmiyorsunuz, ya da siyaset biliminden uzaksınız. Her şeyden önce CHP bir devlet partisidir ve dolaysıyla b u partiyi kuranlar M.Kemal ve Milli şef İsmet inönü'dür. Devletin resmi ideolojisiyle biçimlenmiş olan bu parti kurulduğu günden itibaren Kürt ulusal başkaldırılarının bastırılmasında birinci dereceden sorumlu bir partidir. Kemalist ideolojiyle biçimlenmiş bir parti nasıl PKK den sonra ikinci oluyor? PKK'nin ise burada otuz yıllık bir tarihi var ve dolaysıyla birinci kemalist hareketir demeniz CHP'yi aklamaktır. İkincisi kafa karıştırmaktır. PKK bugün geldiği yer itibariyle kemalistleştiği doğrudur ve öz olarak Devlet tarafından kullanılan, yönlendirilen bir harekettir, bu doğruya evet ama tarihi çarpıtmaya hayır. " Ve Onlari Karargahta Idare eden General ekibi MHP dir." diyorsunuz. Bu çok ucuz bir belirlemedir, dolaysıyla devleti aklama matığıdır. MHP devletin sivil alanda sol ve Kürt karşıtı olarak Kontrgerilla desteiyle kurulmuş, yönlendirilmiş, biçimlendirilmiş bir partisidir.( Bu konuda Rizgari'nin Komal yayınlarında çıkan Faşizm broşürü'ne bakınız) Özellikle kafkasya ve Orta-Asyada'da ki ilişkilerine bakarsanız bu parti vasıtasıyla devlet nasıl Kürt karşıtı bir politika geliştirdiğini ( özellikle bu parti vasıtasıya Ermeni devletiyle girilen ilişkide oradaki Kürtlere karşı nasıl yönlendirildiğini de ) anlarsınız. Rast gele kavramlar kullanma hakkına sahip değiliz dolaysıyla yanlış bilgilerle kafa karışıklığı yaratmamalıyız. Yazmak için yazı yazılmaz bunuda unutmamalıyız. Saygılarımla Hejaré

nedeni o yazarlarin ergenekonla ayni yerden beslenmeleri. Ahmet Altana saldirilari bu pencereden görmek gerek. Amaclanan Genelkurmay saldirilarinin hedefi olan altanada birde bizim cepheden saldirmak ve dostlarimizi bizden uzaklastirmak. Bu politika Kurd kiran hareketi PKK ninde politikalariyla örtüsüyor. Bubu anlamak icin daha da zamana ihtiyacimiz var. Aydinlik cagimizda tarikatlarin sonu yakin. Zarara gelince zaten bogazimiza kadar zarardayiz. PKK nin TC ile ortakligi sürdükce kurdlerin pkk den kurtulmalari zor gözüküyor. Eger AKP nin gücü yeterse karanlik iliskiler ortaya dökülecek. Son zamanda pkk lilerin AKP yi hedeflerine koymalari bu telastan kaynaklaniyor. AKP ye karsi ergenekoncularda hedefleri dogrultusunda en saglikli araclari olan PKK yi alabildigine kullaniyor. Sersemlestirilen kürdlerde bu gercekleri göremiyor. Bazen düsünüyorum TC kürt halkina karsi PKK den daha insafli. Kaldiki tc düsman, PKK biz kimlikli düsman. Hangisini tercih edersiniz?

Bu Linc Kulturun basini bir ara Hasan Bildirici cekiyordu. Birileri onuna Hese saldir diyordu, Hese'de hemen bismillahirrahmanirrahim deyip sayip sövüyordu. Bu is taa.. Tehditlere kadar vardi Ne oldu simdi? Dikkat ettiyseniz A.Altan simdi Kurtler hakkinda pek yazmiyor. Eh.. Simdi birileri artik eline kina yapsinlar...

Site bir göz atayım diyorum ve "tık"ladığımda İsmal giriki nin yazısın okurum.Hareretle okurum!Aslında onun PKK ya bir sağ ,bir sol çekeceğini bilirim.Yinede kibarca "tık"lar ve okurum.Bir Ara yanlız Apo ya çattı,dozajı yükselti.PKK yı pek ellemedi."Apo da korkmasaydı,TC ye taviz vermeseydi,MİT ın beyanatları ortada(düşman medyasına ve kurumlarına güvenmem ,şu Çarşamba görüşmesi, Biji Atatürk beni çıldırtıyordu).Kısaca Apo sert de olsa eleştirileri hak ediyordu.Karşı bir tepki gerekiyordu;yoksa hepimiz "biji Atatürk"diye slogan atar ve MHP yı bastırabilirdik.Apo ölümden kurtuldu,biraz rahat,TC de "zırnık" vermeyince yönünü PKK ya döndü.Biz çok şey kayıp ettik;sıtratejimiz tek-tek ci oldu öz olarak.Şimdi kıblesini tam kestiremediğim HZ.Girki Apo dan sonra, PKK ya nasıl sağlı sollu vurduğunu görünce;İşlediği eleştiriyel konunun içinde kayıp oldu bu hazret,diye düşündüm.Eleştiriden-düşmanlığa giden bir yolculuğa girmişti İsmail."eğer,kendini bu yolculuktan alı koymazsa;PKK sempatizanlarını,yurtsever Kürtleri düşman olarak görebilirdi",diye düşündüm.En sonunda İsmal, bu felaketli gidişattan kurtulamadı.Ne dese ismail bir önceki yazısında? "PKK sempatizanları yurtsever değil"diye !Bizim marangoz Yusuf,tornada çırak, buluğ çağındaki Temo,çaycı Ferzende hepsı birden bire yurtseverliklerini kayıp etmişlerdi,gerçi baziları kibar davrandı bunlara"Çav sor"dedi.Fakat ismail in sonradan diyeceği kelimeyi Xalé Şükrünün sitesinde biri büyük bir pişkinlikle söyledi."faşistir"diye mühürü vurdu adam.Tabi Hz.Giriki sevinmedi buna,gelecekte ağzından çıkaracağı baklayı adam söylemiştir.Sorun bitmedi,Hazredin önünde çok konu var daha,Hele PKK yı genel kurmayın bürosuna götürsün,TSK nın elemanı yapsın ve ondan sonra sıra bize gelecek,gerçi arasıra dillerini ucunda gezdirdikler"gizli Apocu,utangac,mürid"gibi kelimelerin yerini dolduracak hokkalı vurgulayıcı kelimeler sırasını bekliyor!!Hele şu MHP ve CHP yi ,PKK ya göre daha insani ,demokrat göstersin ,şu an meşgul.Biz sıramızı sabırla bekleyeim...Fakat gelişmeler sıra ile şöyle olacak,hesap bu;Apo,PKK,sempatizanlar,yurtseverler,utangaclar,Güney ve Kürtler...Kürt olmak kolayı değil,hele hele Giriki gibi Kürt kalemi olmak hiçte kolayı değil..

Türk köşe yazarlarının yüzde doksan dokuz nokta dokuz oranındaki çoğunluğu el ele vermiş, canhıraş bir biçimde yeni bir toplum belleği, bellekten öte kelimenin tam anlamıyla toplum mühendisliği yapıyorlar. Ahmet Altan`a Tapınmak Hasret Birsel Türk köşe yazarlarının yüzde doksan dokuz nokta dokuz oranındaki çoğunluğu el ele vermiş, canhıraş bir biçimde yeni bir toplum belleği, bellekten öte kelimenin tam anlamıyla toplum mühendisliği yapıyorlar. Türk halkının hassasiyetleri, duyarlılıkları ve istemleri titizlikle göz önünde tutulup, yazılar buna göre yazılıyor. Kürtlerin hassasiyetleri, duyarlılıkları gözetiliyormuş gibi yapılıp, beyaz mentalite ile durmadan Kürtlere akıl veriliyor. Ne yapmaları ve ne yapmamaları konusunda fikirler beyan ediliyor. Kürtlerin yazan çizen kesimini tamamen baskı altına alan, cümlelilerini bir kuyumcu hassasiyeti ile kurmaya zorlayan, gözle görülmeyen bir abluka altına alınmışlık söz konusu. Şöyle ki herkes barış sözcüğünü ağzına sakız yapmış. Dilediği gibi çiğniyor, dilediği şekilde balon yapıp patlatıyor. Fakat hiç kimse nasıl bir barış diye tartışmıyor. Biz Kürt yazarları nasıl bir barış diye sorduğumuzda, hele hele PKK ne olacak, dağdaki gerilla ne olacak, Kürt kimliği anayasal güvence altına alınmadan, anadilde eğitim kesinlikle kabul görmeden, cuntadan kalma anayasa değişmeden, barış koşullarının zor olduğunu yazdığımız zaman kızılca kıyamet kopuyor. PKK`li olmakla suçlanıyor, “barış karşıtı“, “barışı istemeyenler“ olarak damgalanıyoruz. “Barış karşıtlığı“ ile damgalanmamak adına daha dikkatli cümlelere baş vuruyor, bazı şeylerin etrafında dolaşıyor, fakat bir türlü yüreğimizin sesini ortaya koyamıyoruz. (Ölen öldürülen ve kimi zaman öldüren bizim çocuklarımız, bizden daha çok onurlu bir barışı isteyen olabilir mi? Ateş düştüğü yeri yakarmış hiç birinizin bizim kadar yüreği yandı mı...Dağda yakınınız var mı? Yada köyünüz boşaltıldı mı? ) Tük “yazar“ ve “aydınlarının“ bu ablukası yetmiyormuş gibi, gözümüzün içine baka baka zırvalamaya, kendilerince toplum mühendisliğinde Kürtleri en iyi şekilde işlemeye devam ediyorlar. Yazıktır, günahtır, zulümdür, ayıptır ve bu tarihe kara leke düşmenin belirtisidir. Yapmayın ! Görüyoruz ve Biliyoruz Köşe yazarlığı yapan iki devletin memuru ama öyle sıradan memuru değil`, biri mitçi Mahir Kaynak, diğeri de polis akademisinde eğitim görevlisi, hakkında çeşitli söylemler olan Önder Aytaç. Onların yazlarındaki birer paragrafı paylaşacağım sizlerle. “AK Parti, hükümet ve Öcalan“ başlıklı yazısında zatı polis akademisi eğitim görevlisi şunları yazmış: “Bu hafta Trabzon, Samsun, Batman, Siirt ve Diyarbakır'daydık. Anadolu da demokratik açılım inanılmaz bir güzellikte. Ahmet Altan'lı Taraf'ı da bütün Kürtler adeta taparcasına seviyorlar.“ Önder Aytaç - 28.12.2009 taraf gazetesi yazarı olduğunu eklememe gerek var mı? Hani şu yüzünün yarısı görünen diğer yarısı da bir başka yazarla tamamlanan Apolitka köşesinin cengaveri. E5 karayolunda son gaz giden kamyon gibi önüne geleni ezeceğini mi sanıyorsun ... Yavaş gel. Yoksa ağır ol molla sansınlar diye sana hatırlatmalarda bulunmak zorunda kalırız. Ya adı gibi kendisi de Taraf olan gazetenin yazarlarından Ahmet Altan`ı, çok iyi okumuyorsun. Yada işine geleni anlıyor, işine gelmeyeni anlamıyorsun. Biriniz polis, biriniz yazar ama meslektaşsınız işte. (Nasıl oluyorsa... Anlayan beri gelsin) Kürtlere hakaret etmeyi ve akıl vermeyi kendine iyi görev bellemişsin Fetoşun koyu hayranı zat. Kürt halkının ne Fetoşçuların ne de faşoların aklına ihtiyacı var. Ahmet Altan, hemen her yazısında Kürtlerin “tapınma“sından duyduğu rahatsızlığı dile getirir. Senin gibi hızını alamaz, sürekli akıl verir. Hele sokağa çocuklar döküldüyse “Apo`ya tapınıyor bu Kürtler“ diye, cümle üzerine cümle kurar. Kürt kendinden olanı severse bu tü kaka oluyor. “Tapınma“nın ne kadar kötü olduğundan dem vuruluyor amma ve lakin iş Türk`e, “tapınma“ya gelince bunda hiç sakınca görülmüyor. Ne yani şimdi Ahmet Altan`ı tanrı Taraf gazetesini de ayet olarak mı görüyor Kürtler. Bunu mu demeye çalışıyorsun? İnsan biraz haddini bilir Bilmeyene de bildirirler değil mi? (Bir tek Kürtlere tanrılar yaratmamıştınız eh oda oldu bitti maşallah nazar değemez inşallah) Polis akademisi çalışanı köşeci, bu yazıdaki en büyük kaygın satılmayan ,Kürtler tarafından protesto edilen Taraf gazetesinin kayıp ettiği tirajını yükseltmek. O manşetti atarken düşünecektiniz “PKK iki halkında düşmanı“ dediniz ve ayvayı da yediniz 1 Mayıs'ta polis şiddetini savunan Önder Aytaç, Kürtler balık hafızasına sahip değil. Kendi çalıştığın gazetenin manşetini hatırlatırım. “Polis akademisi öğretim üyesi Önder Aytaç önceki akşam televizyonda oğlu polis kurşunuyla ölen Mehmet Tursun'a “siz neden Diyarbakır'dan İzmir'e göç ettiniz“ diye sordu.“ http://www.taraf.com.tr/haber/22967.htm Demek bütün bunları söyleyen senin ne tarafta olduğunu bilen Kürtler senin yazdığın gazeteye ve onu yazarına tapıyor... Hadi oradan densiz... Gölge etme başka ihsan istemez Önder Aytaç efendi. Aslında erkek kardeşimin çok kullandığı bir söz var “yürü ense tıraşını görelim“ bunu senin gibiler için kullanıyordu. Gelelim mitçi Mahir kaynak`a „Şöyle bir hedef mantıklı olabilir mi? Tüm Kürtler bir araya gelir ve zengin petrol kaynaklarından elde edilen gelirle, diğer petrolcü ülkeler gibi, yan gelip yatar ve refah içinde oluruz. Bu iki açıdan yanlıştır. Çevreyi saran güçler böyle bir çözüme kayıtsız kalmaz ve kimse çevreyi feda ederek Kürt oluşumun yanında yer almaz. Petrol son nefesini vermek üzeredir. Alternatif enerji kaynaklarına hızla geçilmekte ve çevreye verdiği zarar, biraz da yeni kaynakları korumak amacıyla bahane olarak kullanılarak, petrol tahtından indirilmektedir. Ayrıca petrolün pahalı olmasının asıl nedeni arz ve talebin etkisinden doğmamaktadır. Yeni enerji kaynaklarına yeterli yatırım yapıldıktan ve ileri teknolojiler kullanıldıktan sonra petrol fiyatlarında büyük bir düşüş yaşanacaktır. Yani petrole dayalı hayaller hüsranla sonuçlanacaktır. Önünüze açılan haysiyetli bütünleşme tek yoldur.“ Mahir Kayanak`ın “Neresindeyiz?“ başlıklı yazısını okuyunca aklıma 2006 yılında çekilmiş “Kanlı Elmas“ filmi geldi. Filmde elmas için dökülen kanlar, çocuk askerler ve Afrika`nın zenginliklerinin nasıl talan edildiği anlatılıyor. İzlemenizi önenirim. Filmin finalinde kara derili adam, kaçıp kurtulduğu esaretten medeniyet denilen Amerika`ya gelir. Bir kuyumcunun önünden geçer ve elmastan bir gerdanlık görür. Anlar ki ülkesinde dökülen onca kan, verilen onca can, kadınların boynunu süsleyen bu gerdanlıklar içindir. Kanlı Elmas yada Kanlı Kürdistan... Eski mitçi Mahir Kayank, Kürtlere akıl vermiş... Eh önüne gelen bunu yapıyor. Yeni enerji kaynakları bulunana kadar, elinizi, eteğinizi ve gözünüzü Kürtlerin petrolünden çekin. O zaman kadar dünyanın ihtiyaç duyduğu petrolün yüzde ikisini karşılayan Kürdistan toprakları çoktan Avrupa`nın bir çok ülkesinden daha fazla ilerlemiş, halkı daha zenginleşmiş olur. Madam petrolün bir değeri yok, dokunmayın Kürtlerin topraklarına ve petrolüne. Kendi öz malları olan petrolü dilediğince kullansınlar. Sizin kadar Kürtlerde hesap kitap yapmayı biliyor. Son söz petrol Kürt topraklarında hiç tükenmez, diğer madenlerde öyle. Hepsi tükense bile, dünyadaki su rezervleri dibe vurmak üzere, Kürtler sadece sularını satsalar yine dünyanın en zengin halkları arasına girerler.. Dediğim gibi gölge etmeyin başka ihsan istemez

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.