DTP Şırnak milletvekili Hasip Kaplan, bayramlaşmak için gittiği Cizre Ölüm Taburu'nun kapısından astsubaylar tarafından kovuldu:
“Protokol“ falan dedi Hasip Kaplan. Sağa ve sola attı kendisini. İçerideki komutanlara telefon falan açtırdı. Fakat kapıdaki astsubaylar gülüp geçtiler kendisine ve gerisin geri gönderdiler. Daha önce de Muş'ta “protokol“ diye ortalığa düşen Sırrı Sakık'a gülüp geçmişlerdi.
Öcalan, dünkü görüşme notlarında, götürüldüğü yeni cezaevinde, havasız ortamda yarı ölü bir hayat sürdürmekte olduğunu açıkladı.
Fakat Öcalan'ın yeni cezaevine götürüldüğü günü takip eden günlerde, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Öcalan'ın yeni cezaevine nakledilmesini olumlu bulduklarını açıklamıştı. Bu açıklama Kürt basınına ait arşivlerde duruyor.
İmralı yargılamaları sürecinde Öcalan davasını ilk terk eden avukatlardan olan Hasip Kaplan'ın Ölüm Taburu'nun kapısından kovulma haberini dudaklarımı kanatarak okudum.
Cizre Tank Taburu'nun namını her halde duymuşsunuzdur. Hani her gerilimde tankları yollara dizilen, iki de bir Cudi Dağı'nı ateş altına alan tabur var ya... Bu tabur, o taburdur. Bu tank taburunun şiddetli saldırılarından birine ben denk gelmiştim. Tanklar, hedef gözetmeksizin Cizre'yi bombalıyordu. Cizre halkı da mevzilendiği evlerinden ve sokaklardan taburdan gelen ateşe karşılık veriyordu. Bu atış daha sonra lazer ışınlı bir niteliğe büründü. Geceleri, Cizre içinde kıpırdayan her ışığa taburdan tank ateşi açılıyordu. Böyle bir çok ev yıktılar. Evlerde insanlar öldürdüler. Bu Ölüm Taburu'nun saldırıları yüzünden Cizre halkı yıllarca evlerinin altına açtığı sığınaklarda yaşadı.
Ölüm Taburu'nun yaptığı bu ölüm atışlardan ibaret değildi sadece. Ölüm Taburu'nun içi mezarlık gibidir. Alınıp kaybedilen bir çok yurtsever Kürdün, tabur arazisinde gömülü olduğu bilinmektedir. Cizre Tank Taburu, Kürdistan yetimlerinin oradan mutlak olarak söküp çıkarması gereken bir cehennem, bir cinayet mekanizmasıdır.
Cizre ve Şırnak'taki Kürt yurtseverliğinin oyunu alarak Türk meclisine seçilen Hasip Kaplan, ortada hiçbir neden ve zorunluluk yok iken, bayramlaşmak için neden illa Ölüm Taburu'na gitmek istedi?
Bu bir eğilimdir. İlkesiz bir eğilimdir. Ve ne yazık ki, DTP'de hakim olan da bu ilkesiz ve yağcı eğilimdir.
Bu ilkesiz ve yağcı eğilimin hesabına göre, belediye başkanı ve milletvekili seçilen bölgedeki devlet güçleriyle iyi geçinmek, memurluğu ve milletvekilliğini garanti altına almak için şarttır. Siyasette ve özgürlükte halkına protokol yeri açamamışların cıvık hikayesidir bu.
Kürt dünyasında siyaset, bedel, direniş, ödül gibi içeriklerin dağıtımında adalet veya ölçü yoktur. Kimisi, içinde, özellikle ırk kelimesi geçtiği için İstiklal Marşını okumamak için hayatını feda eder. Fakat Diyarbakır Belediye başkanı göğsünü gere gere İstiklal Marşı okur. Okumayan ölür, okuyan belediye başkanı seçilir. Tank Taburu'na gömülü olan Kürdün adı “faili meçhul“e çıkar, Ölüm Taburu'na bayramlaşmaya giden zihniyet milletvekilliğiyle ödüllendirilir.
Bu tür cıvık ve yağcı davranışlar Kürt sorununu çözer mi?
Çözüp çözemeyeceğini, Ölüm Taburu'nun nizamiye kapısındaki astsubaylar tarafından kovulmuş olan Hasip Kaplan'nın yüzündeki ifadeden anlayabilirsiniz.
Fakat hem Türk hem de Kürt milliyetçiliğini idare eden Kürt siyasetçileri de bu işin kurnazlıklarını iyi öğrendiler. Hasip Kaplan yarın mecliste Başbuğ hakkında hiçbir değeri olmayan numaradan bir önerge verir ve bize Ölüm Taburu kapısındaki rezaleti unutturur.
Nasıl numara ama...
Kürt direniş tarihinin aynı zamandan bir numaralar tarihi olduğunu biliyoruz...
***
Okurlarımızın Kurban Bayramını kutlamak istiyorum.
Saygılarımla...
Hasan Bildirici
[email protected]
Kurdistan-Post