[b]Amaç[/b]
[b]Para Sondur[/b]
Bilim, doğa ve teknolojinin bizim sadece bireysel insan varlığı olarak değil ve fakat yapısal ve ruhsal anlamda bir medeniyet olarak kendimizin kişisel gelişiminin anahtarlarını elinde nasıl tuttuğu ile birleşmiş bir halde bizim gerçekten kim ve ne olduğumuz hakkındaki en güncel anlayışlarla uğraşarak türlerin esas gereksinimlerini ve çevresel farkındalığını, düzeltmeyi amaçlamaktayız. Bu farkındalığın asıl içyüzü, doğa kanunun Gelişmekte Olan ve Ortakyaşar unsurlarının ve bu anlayışın bizim kişisel ve sosyal kurumlarımızın kökeni olarak nasıl sıraya koyulacağının kabul edilmesidir, dünya üzerindeki yaşam, sosyal katmanlaşma, savaş, önyargılar, elitizm ve suç faaliyeti gibi olumsuz sosyal sonuçların sürekli olarak azaltılacağı ve idealist bir biçimde sonunda insan davranışının kendisinin açılımı içinde yokolacağı olumlu bir gidişat içinde sürekli olarak gelişeceği bir sisteme doğru güzelleşebilir ve güzelleşecektir.
Bu ihtimal, şüphesiz ki insanların çoğunun düşünmesi için çok zordur çünkü, toplum tarafından suç, yozlaşma ve sahtekarlığın “gidişatın kendisi“ olduğunu ve herzaman başkalarını istismar etmek, incitmek ve başkalarından faydalanmak isteyen insanların varolacağını düşünmeye şartlandırıldık. Din, bu propogandanın en büyük destekçisidir, çünkü “biz ve onlar“ ya da “iyi ve kötü“ zihniyeti bu yanlış varsayımı desteklemektedir. Gerçek olan bizim Kıtlık üreten bir toplumda yaşadığımızdır. Bu kıtlığın sonucu, istediklerini elde etmek için hile yapmak ya da çalmak zorunda olmaları anlamına gelse bile insan varlığının kendisini koruyucu biçimde davranmak zorunda olmasıdır. Araştırmamız, Kıtlığın, ayrıca başka yollardan karmaşık nevroz biçimlerine yönlendirmesi ile birlikte sapkın insan davranışının en temel nedenlerinin bir tanesi olduğu sonucuna varmıştır. Uyuşturucu bağımlılığı, suç ve hapis istatistiklerine istatistiksel bir bakış, yoksulluk ve sağlıksız sosyal koşulların söz konusu davranışlarda bulunanların yaşam deneyimini oluşturduğunu ortaya koymaktadır.
İnsanlar iyi ya da kötü değildir... koşuyorlar, kendilerini etkileyen yaşam deneyim(ler)inin bileşimlerini sonsuz bir biçimde değiştirmekteler. İnsanın “kalitesi“ (böyle birşey varolsaydı) yetiştirilme ve bu nedenle koşullandırıldığı inanç sistemleri ile doğrudan ilgilidir.
Bu basit gerçeklik ağır şekilde gözden kaçırılmıştır ve günümüzde insanlar ilkel bir biçimde rekabet, hırs ve yozlaşmanın insan davranışının “değiştirilemez“ unsurlarını olduğunu ve bunun karşılığında hapishanelere, polise ve bu nedenle toplumun bu “eğilimlerle“ başa çıkabilmesi için farklılık gösteren bir kontrol hiyerarşisine sahip olmamız gerektiğini düşünmektedirler. Bu tamamen mantıksız ve yanlıştır.
Sonuç, eldekileri temel olarak daha iyiye doğru değiştirebilmek için kök nedenleri göstermeye başlamanızdır. Toplumumuzun mevcut “cezalandırma“ sistemi miadını doldurmuş, insanlık dışı (merhametsiz) ve verimsizdir. Bir seri katil yakalandığında çoğu insan zıplayıp durur ve bu kişinin ölmesi için bağırmaya başlar. Bu geriye doğru işler. Ne olduğumuzu ve değer sistemlerimizin nasıl yaratıldığını anlamış olan gerçekten aklı başında bir toplum, bireyi alır ve bu kişinin vahşi eylemlerinin arkasındaki nedenleri öğrenir. Bu bilgi daha sonra söz konusu koşulların eğitim yoluyla nasıl durdurulacağını dikkate alan bir araştırma bölümüne gider.
Bu derme çatma işi durdurmanın zamanıdır. Günümüzün bilgileri ile güncellenen yeni bir sosyal yaklaşıma başlamanın zamanıdır. Üzücüdür ki günümüzdeki toplum hala büyük oranda miadı dolmuş, boş inançların etkisinde olan tasarruflar ve çözümlere dayanmaktadır.
Hiçbir ütopya ya da sona ermenin olmadığını da göstermek önemlidir. Bütün kanıtlar, her seviyede sürekli değişimi göstermektedir. O halde, sahip olduğumuz sosyal sistemleri biçimlendiren ve sürekli kılan, hayatlarımızın hergünündeki kişisel eylemlerimizdir. Hatta paradoksal bir biçimde, bakış açılarımızı ve dolayısıyla dünyaya bakışlarımızı yaratan bizim çevresel etkilerimizdir. Bu nedenle, gerçek değişim, sadece kişisel kavrayışlarımızı düzeltmekten değil ve fakat eşit bir biçimde bu kavrayışlarımızı ve kararlarımızı etkileyen sosyal yapıları değiştirmekten gelecektir.
Seçkin güç sistemleri, uzun dönemde geleneksel protesto ve politik hareketlerle çok az etkilenirler. Bu “düzen isyanlarının“ ötesine geçmeli ve çok daha güçlü bir aletle çalışmalıyız:
Bilgiyi, barışı, birliği ve merhameti savunurken sistemi desteklemeyi durduracağız. “Sistemle savaşamayız“. Nefret, öfke ve “savaş“ zihniyeti değişim araçları olarak başarısız olmuştur çünkü, yoz, yerleşik güç sistemlerinin başlangıç olarak kontrolü sağlamak için kullandıkları aynı aletleri devam ettirmektedirler.
[b]Bozulma ve Felç[/b]
Kişisel bütünlüğümüzün toplumun geri kalanınınki kadar yüksek olduğunun gerçekleşmesini zorlayarak, hepimizin Ortak Yaşar bir biçimde doğa ve birbirimizle en basit fakat temel yollarla bağlantılı olduğumuz gerçekliği ile birlikte tüm sistemlerin Gelişmekte Olduğunu ve değişmez bir biçimde evrim halinde olduğunu anladığımızda ancak o zaman sosyal kurumlarımızın nasıl çarpık ve geriye doğru olduğunu ve sürekliliklerinin büyük oranda toplumdaki sosyal istikrarsızlığın nasıl nedeni olduğunu görürüz. Örneğin, Para Sistemi, teşvik ve ilerleme ürettiği iddiası nedeniyle uzun süre toplumda olumlu bir güç olarak kabul edilmiştir. Gerçekte ise, para sistemi bölünme ve totaliter kontrol için bir araç haline gelmiştir.
(1) Hayatta kalmak için birbirimizle savaşmalıyız, (2) İnsanlar bu “Teşvik“ ödülüne herşeyi anlamlı kılmak için sahip olmalıdır varsayımları özünde “Böl ve Fethet'in“ son biçimidir.
1 Numara (Hayatta kalmak için birbirimizle savaşmalıyız.) bağlamında, sistemdeki “rekabetin“ bu niteliği toplum içinde her seviyede yozlaşmayı garanti etmektedir çünkü temeli “onlara karşı biz'dir“. Birçok kişi “serbest piyasa sisteminin“ güzel olduğunu iddia etmektedir fakat kötü politikalar, adam kayırma, daha az vergilendirme ile ticari kazanç sağlama nedeniyle odern çağda yozlaşmıştır. “Tamamen“ serbest bir piyasanın gelişmesine izin verilmesi halinde iyi olacağını varsaymaktadırlar. Bu yanlıştır, çünkü bugün görmekte olduğunuz kendisinin tüm farklılık avantajları ve yozlaşması ile birlikte Serbest Piyasadır. Hiçbir kanun işin iç yüzünü bilenlerin ticaretini, gizli anlaşmalarını, tekelciliklerini, iş gücünü sömürmelerini, kirliliği, planlı eskimeyi ve benzerlerini asla durdurmayacaktır... bu rekabete dayanan sistemlerin başarısızlığıa uğramaksızın ortaya çıkardıkları şeydir, çünkü kar için başkalarından faydalanma öncülüne dayanmaktadır. Süre.
Bu baskıcı idealleri dönüştürmeye başlamalı ve insanları desteklemek için “tasarlanan“ ve fakat insanları hayatta kalmak için savaşmaya zorlamayan bir sisteme doğru hareket etmeliyiz. 2 Numara (İnsanlar bu “Teşvik“ ödülüne herşeyi anlamlı kılmak için sahip olmalıdır.) bağlamında, bu sadece üzücü ve inanılmaz bir biçimde insan varlığı için genel olarak olumsuz bir bakış açısıdır. Bir kişinin “yapısal olarak güdülenmesi“ gerektiğini ya da dolayısıyla herhangi birşeyi yapmaya “zorlanması“ gerektiğini varsaymak anlamsızdır. Çocuk olduğunuz ve paranın bile ne olduğunu bilmediğiniz zamanları düşünün. Oyun oynuyordunuz, meraklıydınız ve birçok şey yaptınız.... neden? Çünkü yapmak istediniz. Bununla birlikte, sistemimizde zaman ilerledikçe bu doğal merak ve öz güdüleme, hayatta kalmak için uzmanlaşmış, bölümlenmiş neredeyse önceden tanımlanmış işgücü sistemine uymaya zorlandıkça insanlardan sıyrılıp gitmektedir. Bu, karşılık olarak, genellikle zorlama zorunluluk nedeniyle kişi içerisinde doğal bir isyan yaratmaktadır ve bu bizim “eğlence“ ve “çalışma“ ayrımlarını ileri sürme nedenimizdir. (teşvik yarattığını iddia eden) Bunu kabul etmeyen para sistemi taraftarlarınca tembelliğin varolduğu varsayılmaktadır. Gerçek bir toplumda insanlar kendilerinin doğal eğilimlerini takip ederler ve topluma çalışarak katkıda bulunmaları “para almaları“ nedeniyle değildir fakat topluma katkıda bulunmanın herkese olduğu kadar kendilerinede yardımcı olduğunu kabul eden daha büyük bir farkındalığa sahiptirler. Bu, bizim erişmeyi umduğumuz yükseltilmiş farkındalık halidir. Topluma katkıda bulunmanızın ödülü, karşılık olarak sizin refahınız olan bu toplumun refahıdır.
Şimdi, bakış açısını ortaya koymak için, dünyamızın şu anda toplumda en hakim konumda olan – Ticaret ve Finans – bu kurumların yüksek mevkilerinde hakim olan küçük bir insan grubu tarafından reddedilemez bir biçimde işletildiğini anlamak önemlidir. Hükümetin düzeni, şirketlerin ve bankaların etki ve gücü ile birbirine bağlıdır. Yaşam kaynağı, gerçekte şu anda toplum ile çok az ilgisi olan ve seçkincilik, suç, savaş ve sosyal katmanlaşmayı garantileyen bir çeşit sosyal örgütlenme ile birlikte yönetme (manipülasyon) ve bölünme için bir araç olarak hizmet eden bir yanılsama olan paradır.
Aynı zamanda, bireylere, kendilerinin değerlerini insan varlığı olarak yaratanın “doğru“ olduğu öğretilmektedir. Bu “doğru“ olma hali, doğrudan toplumun kendisinin hakim değerleri ile ilgilidir. Bu nedenle, sosyal sistemin görüşlerini kabul edenler ve destekleyenler “normal“ olarak kabul edilmekle birlikte bu görüşlerle aynı fikirde olmayanlar “anormal“ ya da hatta “insanların inancını sarsarak devleti ya da bir kurumu yıkan kişi“ olarak kabul edilirler. Benzersiz bir sosyal geleneğin dogması ya da dünya çapında bir düzen dini ile aynı hizada olsun olmasın temel aynıdır: Zihinsel Maddecilik.
Bilginin ve dolayısıyla kurumlarımızın herzaman evrim geçirmekte olduğunu farkettiğimizde, herhangi birşeyi uyuşmazlığa izin vermeden “bilmeyi“ iddia eden herhangibir inanç sisteminin başarısız bir bakış açısı olduğunu görürüz. Kendisinin iman temelinde din, insan türünün en karmaşık ve anlaşılması zor kökenleri hakkında herhangi birşeyi koşulsuz olarak bildiğini iddia ederken ve bu iddia etme, basit bir biçimde ortaya çıkan bir evrende mümkün değilken, bu bozulmanın kralıdır.
Bununla birlikte, Düzen Güç Yapıları ile eşit derecede tehlikeli olanın bu sistemler tarafından ortaya konan statik kavrayışları tamamen kabul etmeye şartlanmış olup bu nedenle “Statükonun Kendisini Görevlendirmiş Koruyucuları“ haline gelen insanların olduğu anlaşılmaktadır. Bu her sisteme, özellikle de politik, finansal ve dinsel sistemlere uygulanmaktadır. İnsanların kimliklerinin bir Ülkenin, Dinin ya da Ticaret Etiğinin doktrinleri ile ilişkili hale gelmesinden bu yana, kişinin kimliği, kendileri üzerinde zorla benimsetilen ideolojilerle birleşmiş bir hale geldiği için bir kişinin değişmesi genellikle çok zor bir hale gelmektedir.
Bu nedenle, kendilerinin kişise bütünlüklerini anladıkları şekilde basit bir biçimde korumak için kurumun doktrinini devam ettirmektedirler.
Bu döngüyü kırmalıyız, çünkü bu, gelişimimizi sadece bireyler olarak değil ve fakat bir toplum olarak da felç etmektedir.
Gerçek ve Geçiş
Kendi kişisel varlıklarımızın bütünlüğünün doğrudan dünya, yaşam ve tüm diğer insanlarla ilişkili olduğunu anladığımızda yolumuzun bizim için daha önceden tanımlanmış olur. Bununla birlikte, yaşamlarımızda bilim, teknoloji ve dolayısıyla insan yaratıcılığının bir ilerleme yarattığını farkettiğimizde sosyal ve kişisel gelişim ve ilerleme için gerçek önceliklerimizin neler olduğunu bilebileceğiz. Bu hususlar göstermektedir ki Din, Politika ve Para/Rekabet temelli Çalışma sisteminin ele alınması ve vazgeçilmesi gereken miadı dolmuş sosyal işletim biçimleri olduğunu anlayabiliriz. Bizim uğraşımız, eğitim gelişirken boş inançların kendilerini düzeltmesine imkan tanırken para ya da politika olmadan işleyen bir sosyal sistemi başarmaktır. Hiçbir kimsenin diğer bir kişiye neye inanacağını söyleme hakkı yoktur çünkü hiçbir kimse herşeyi tam olarak kavrayamaz. Bununla birlikte, yaşamın doğal süreçlerine dikkat edersek, doğa ile nasıl uyuşacağımızı anlayabiliriz ve böylece yolumuz daha net bir hale gelir.
Örneğin, Henry Kissinger gibi despot tipler tarafından bir tür “azaltma“ gereksinimi olduğunu iddia etmesi gibi çok ürkütücü yorumlar yapılırken, birçok insan gezegenin üzerinde nüfusun artmasından endişelidirler. Bu, şüphesiz ki çok korkutucu. Bununla birlikte, gerçek soru hala durmaktadır: Nüfus artışı gerçekten bu kadar kötü mü? Bilimsel bir bakış açısı ile verilen cevap ise, gezegenin, yüksek teknolojinin kullanıldığında gereksinim olması halinde çok çok daha fazla insanı kaldırabileceğidir. Gezegenimizin %70'i sudur ve denizdeki şehirler (Jacque Fresco'nun birçok projesinden birisidir) bir sonraki adımdır. Bununla birlikte, yaşam işleyişi hakkında eğitim, insanları kendilerinin üretken menfaatlerinin dallanıp budaklanması itibariyle bilgilendirecektir ve nüfus artışı, insanlar gezegen ile ve gezegenin taşıma kapasitesi ile nasıl ilgili olduklarını farketmeye başladıkça doğal olarak yavaşlayacaktır.
Gerçekten de varolabilecek olan tek gerçek “devlet“ dünya ve dünyanın kaynaklarıdır. Bu noktadan tüm ihtimaller değerlendirilebilir. Bu yüzden tüm ülkelerin zihinsel olarak birleşmesine gereksinim vardır çünkü, bizim bir tür olarak sahip olabileceğimiz en önemli bilgi, bizim bu gezegen üzerinde neye sahip olduğumuz hususunda tam ve çok detaylı bir değerlendirmedir. Sizin bir dönüm toprağın arazisini ve kaynaklarını, bu toprak üzerinde neler yapabileceğiniz ya da yetiştirebileceğinizi incelemeniz gibi, bizim bir tür olarak kaynak bağlamında neler yapabileceğimizi optimize edebilmek için gezegen üzerinde yapmaya gereksinim duyduğumuz da budur.
Şüphesiz ki yukarıda sunulan fikirleri dikkate alan birçok kişi genellikle şunları soracaktır: “Şu anda işlemekte olan bozulmuş değer sistemlerini dikkate aldığımızda ne yapabiliriz? Böyle bir hareket ya da geçişi nasıl yaparız?“ Bu, şüphesiz ki en zor soru. Cevap: Biryerden başlamak zorundayız. Bu vizyonu biçimlendirmeye başlayabilen tek bir kişi ya da topluluk tarafından yapılabilecek birçok şey var. En önemli adım ise eğitim.
15 Mart 2009 tarihinde (ya da 2008 yılında adlandırıldığı gibi “ZDAY“ bu sosyolojik yön hakkında sahip olunan farkındalığı yükseltmek için dünya çapında bir eylem günü olacaktır. Umudumuz, mümkün olduğu kadar çok şehirde, eyalette & ülkede bölgesel toplantıların yapılmasıdır. Biz, thezeitgeistmovement.com adresinde herbir alt gruba yardım etmek için ne yapabiliyorsak yapmakla birlikte her dilde malzeme sağlamaya çalışacağız. Asla para istemeyeceğiz. Biz burada yardım etmek için bulunmaktayız, çünkü bir temel gerçeğin çok çok uzun bir zaman önce yitirildiğini anladık: Ne kadar çok verirsen – daha fazlasını alırsın.
Yardımınız için teşekkür ederiz.
[b]Alan Lezan'in notu:[/b] Zeitgeist Hareketi'nin Kürdce sayfasini maalesef bulamadim onun icin Türkce ve Ingilizcesinin linkini veriyorum. Bu hareket bana simdilik utopikte görünse hic bir sey yapmamaktan birseler yapmak iyidir. Hareket daha yenidir ve vizyonlari bana göre mantiklidir. Gecen aylarda ZM'in bir kac belgesel filmini foruma asmistik. Buyrun gerisini kendiniz kesf edin, googleyi tarayamak nasilsa bedava ...
[url=http://www.zeitgeistharekati.com/docs/modules/newbbex/]Zetigeist Hareketi[/url]
[url=http://www.thezeitgeistmovement.com/]http://www.thezeitgeistmovement.co…]
VENUS Projesini Kürdistan'a tasiyalim!