Savaşın devam etmekte olduğu ülkelerde yaşanan savrulmalar birçok insanda şok yaratırken bir çoğunda ciddi rahatsızlıklar yaratmıştır. Tanık olduklarımız, Kürdistan gibi savaşın kural tanımaz nitelikte sürdüğü bir ülkede her iki kesimden insanların maruz kaldığı traumaların doğal sonucudur. İnsan neslinin maruz kaldıklarına tepki vermesi doğaldır. Çaresizliğin insanı tepkici hale getirmesi olağandır. Aşılamayan korkuların, geleceğe güvensizliğin, insanları saldırgan yapması kaçınılmazdır. Bu senin suçun değil. Sonuçta insansın. Bu halin üzücü ama aksine bir tutum sergilemen daha düşündürücü olurdu. Rahatsız olmak ayıp değildir. Bana söylediklerine kızmıyorum. Sana darılmıyorum. Seni kınamıyorum. Yardıma ihtiyacın olduğunu düşünüyorum. Seni bu hale getiren koşulların ortadan kaldırılması her insanın görevidir. Böyle algılıyorum.
Umarım, burada mahlasla rahatsızlığını yansıtman deşarj olmana yardımcı olmuştur. Tanınmamanın sağladığı rahatlıkla olduğun gibi görünmen sana bir avantaj sağlıyor. İyi kullan. Bu yol araclığıyla, tıpla ilgili, davranış özelliklerini ve nedenlerini inceleyen bilim dallarıyla ilgili meslekten insanlara üzerine eğilebilecekleri açık bir fotograf sunuyorsun. Yardım edinebilmene kapı açıyorsun. Olumludur. Az sonra bir başka kişiliğe bürünecek, başka bir forumda yada sitede ikinci kişiliğini konuşturacaksın. Asıl tehlikeli olanı senin kibar, bilgili, ciddi bir kişilik imajıyla süslemeye çalıştığın yapay görüntündür. Sana her zaman böyle yazmanı ve böyle görünmeni tavsiye ederim. Olduğundan farklı görünmeye çalışman, seni buna zorlayan basınç, sendeki rahatsızlığın başlatıcısıdır. Farklı görünmeye çalışman sağlığını daha çok etkileyecektir. Tabii ki olumsuz yönde.
Burada aramızda sana da yer var. Dert edinme. Benim Sirac'a, BB'ye, bilmem kime ihtiyacım yok. Yalvardığım vaki değildir. Bunun örnekleri yoktur. Ama zorladığımın, saklanma ihtiyacı duymadan tariz ettiğimin örnekleri yüzlercedir. Yazdıklarım o kadar ilgi görüyor ve didikleniyroki kürt sitelerini izleyenler senin kurgularına sadece güler geçerler. Gerçekleri bulanık görmek yerine, olduğu gibi algılamaya nedenlerini sorgulamaya çalış. Kendine iyilik edersin. Halisünasyonları gerçek yerine koyman, zaman içerisinde olguları olduğu gibi değil senin kendine telkin ettiğin gibi görmen sonucunu doğurur. Söyledği yalana inanmak durumuyla kaşı karşıya kalanlar aynı zamanda kendilerine tebelleş edecekleri bir hastalığın kapısını aralamış olurlar. Mahlasa sakladığın yanınla hayali kurgularını, tanınan, bilinen kişiliğinle yaşam gerçeğini kucaklamaya çalışman ikisi arasında sıkışıp bocalamana neden olur. Zaten fazlasıyla bocalıyorsun.
Forumlardaki çok kişilikli Zapata-Sebo v.s. tiplemesini yeterince tanıyor oluşum, insanlara saldırmakla bir yere varacağını sanan saplantı türünün nedenlerini anlamamın ötesinde, bana, binbir mahlasla yanıltma, yalan ve dezenformasyon yayma nedenlerinin altında karşı duramadığı gerçeklikler önünde ezilmiş bir bir ruh halinin, içine sindirdiği ikinci şahıs olgusunun yattığını öğretmiştir. Birden çok milliyetli, aidiyetini kararlaştıramamış, kendine ve kökenine yabancılaşmış, bu nedenle hiçbir toplulukta kendisi olarak yer almayacağına inanan, kişiliğine güvenini yitirmiş kişilik resmidir, başlıbaşına bir sendromdur izlediğimiz. Yoksa bazen ermeni, bazen kürt, bazen kürtlüğünü inkar temelinde zaza, işine geldiğinde aniden türk olabilen sapmaların nedenini anlayamazdık. Şimdi de "gözlemci" tiplemesi ile provakatif hünerlerin ayyuka çıktığı bir mizansen denemesi. Tüm bunlar kontrol altına alınamayan ruhsal zig-zagların dışavurumu değilse nedir?
Ya hayal aleminde kendin gerçekliğinden uzakta yaşayacaksın yada gerçeğe tahammül edeceksin. Bende iki görünümüne de tolerans var, senin iki haline de saygı var. İnsandan kaçan, insanın acılarından kaçan, insanın hezeyanlarına kapıyı kapatan benim ölçülerime göre insan değildir. Her halinle insansın. İster yaralı, ister sağlam, her durumda şefkatimin kapsamındasın. Keşke siyasete verdiğim zamanı insan sağlığına, insani sorunlara verebilen, bu konuda birikimi-uzamanlığı olan biri olsaydım diye düşündüğüm çok olmuştur. Maalesef değilim. Konu hakkında mesleki bir yeterliliğimin olmaması seni anlamama, senin elinden tutmama, sana ilgi göstermeme engel değil.
İyi yanın da var, bak sorumluluk hissedip gözlemlemeye koyulmuş, kendine gözlemci diye bir de sıfat bulmuşsun. Bulanık görmen, gördüklerini zihninde yer etmiş fantezilerle değişmen hiç önemli değil. Önemli olan kendine bir görev seçmiş olmandır. Bana yazdıklarınla bir iş yapmış olduğun hissiyatına kapılıyorsun. Böyle davranman kendine olan güvenini pekiştirecekse buna bir itirazım yok. Bana rahatsızlık vermediğini bilmelisin.
Varolanın yerine hayallerinde beslediğini koymaya çalışman seni önce kendi gerçekliğinden koparır. Gerçekliğinden kopan insanın hiçbir ortamda tutunma şansı olmaz. Esas rahatsızlığın bu senin. Tutunabileceğine, ilgi görebileceğine, saygı görebileceğine olan güvensizliğin seni gerçek kimliğinden alarak ait olmadığın yere savurmuş. Kendin olmayı başarabilirsen yaşamı da başarıyla sürdürebilme şansın olur. Kendin olmaya özenmediğin sürece başkaları için yaşarsın. Başkalarının hayatını yaşarsın.
Kendi kimliğinden, kendi ihtiyaçlarından, kendi özlemlerinden, koparılanlar ister birey olsun, isterse toplumlar olsun ciddi sarsıntıya uğrarlar. Sömürge toplumlarda sıklıkla sorun haline gelen moral çöküntülerin, ruhsal sarsılmaların en önemli nedeni sömürge toplumların kendi gerçekliğinden koparılarak yabancıların tarihini yaşamaya mecbur edilmiş olmalarıdır. Sömürge olmaktan kurtulmanın ilk ve asgari koşulu sömürge halkın kendi kimliğine yeniden dönme isteğine sahip olması ve bu konuda irade göstermesidir. Geniş ölçekte toplumlar için geçerli olan daha daraltılmış ölçülerle kişiler için de geçerlidir. Aslına yeniden dönüşüm direnç ve sabırlı çabalar gerektirir. Çabaların başlıcası, sorunların nedenlerine inerek çözümlerini tesbit etmek, dönüşme eylemini eğitimle desteklemek şeklinde özetlenebilir. Hepsinden önce geleni istek ve tahammüldür. Bir yayı gerdiğinizi düşünün, kiriş dirençsizse kopar, direncini iyi ayarladığınız zaman isterse sonuna gelmiş olsun elinizi bıraktığınızda oku fırlatır. Toplumların yada toplumları oluşturan bireylerin direnci de aynı kuralı izler. Dirence sahip toplumlar yada bireyler, sadece özlemleri ve değişme istemleri olarak tanımlayabileceğimiz ileri çıkışları (okun fırlatılması örneğindeki gibi) gerçekleştirebilmek yetisi göstermekle kalmaz, aynı zamanda kendilerine dışardan uygulanan basıncı geri püskürtme becerisini de gösterirler.
Direnci zayıf olanlar, kirişin her kırılmasında fonksiyonlarını yitirmiş olmanın sonucu ellerini kaldırmak zorunda kalır, kendilerine dayatılan ile erişmeyi yada muhafaza etmeyi umdukları nitelik arasında bocalarlar. İkilemin, çifte kişiliğin, çifte standardın yer bulmasına zemin hazırlayan başlıca etmen insanların kendi kimliklerinden ve toplumsal gerçekliğinden koparılmasıdır. Bireylerdeki yalpalamanın toplumsal traumalar ve bunun yol açtığı yalpalamalarla bağı, ilgisi sandığımızdan çok daha derindir.
Mahlaslarda kendini bulmanı, hiç değilse kısa bir süreliğine toplumsal çalkantının aynası sayılabilecek kişiliğe bürünmeni bu nedenle yadırgamıyorum. Gösterdiğim ilgiyi rahatsızlığı olan bir insana gösterilen acıma duygusuyla açıklamamanı bekliyorum. Kaldıki rahatsızlık hiç ayıp yada günah değil. Kürtlerin sömürge olmaktan ve onları esaret altında tutan halkların hakim millet olmak adına uğratıldıkları sende izlediğimiz rahatsızlıkları yaratmamış olsaydı şaşırır herkesin insanlığından kuşkuya kapılırdım. Toplumsal eşitsizlikler ve yaygın şiddet insanları yoksullaştırmaktan önce sağlıklarını etkileyerek ciddi bir şekilde yaralar. Özgürlükçü olmak işte bu nedenden ötürü sonuna kadar insancıl ve gerekli bir çabadır. Senin, korkularından, nefretinden, kin ve öc alma duygularından, rahatsızlıklarından kurtarılman da özgürlük uğruna çabalamanın konusu ve kapsamı dahilindedir. Toplumsal kurtuluş ile amaçlanan insanın kurtarılması ise konuyu bu şekilde anlamamız gerektiği açıktır.
İnsanları yine insanlar kurtaracaksa, insanın arazlarına, yetmezliklerine, kızgınlık yerine sağduyuyla, şefkatle, sahiplenme tavrıyla yaklaşmak her insanın kaçınılmaz görevidir. Dediğim gibi iyi yanların da var. İstersen iyi yanlarını geliştirerek yüreğindeki kötüyü geriletme olanağına sahipsin. Ne olacağın herşeyden önce senin ortaya koyacağın iradeye bağlıdır. Belirleyici olan, yüreğini kemiren haris duygulara karşı çıkmakta göstereceğin irade ve istektir. istersen olabilrisin. Bizler sadece yardımcı olabiliriz.
Hollanda'ya selamlar. Gözlerinden öperim.
BASKASININ MAHLAS ISE SENINKI NE??????????