Sayın Fehim Işık İle Kürdistan Kongresi/ Konferansı Üzerine...
Aso Zagrosi:Genel olarak "Ulusal Kongre"den ne anlıyorsunuz? Başka ülkelerde yaşanan "Ulusal Kongre" tecrübeleri hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?
Fehim Işık:Ulusal Kongre sözcüğü esas olarak bir ulusun genel çıkarlarını gözeten örgütler, kişiler ve kesimler bütününden oluşmuş en üst merciyi karşılar, kanaatime göre. Bir ulusu oluşturan farklı katmanlar, sınıflar, inançlar her biri kendini örgütler ve kendi öznel çıkarlarını gözetir. Bunların asgari müşterekleri ise ulusal kongrenin esasıdır.
Başka ülkelerle ilgili çokça örnek vermek mümkün. Afrika Ulusal Kongresi'nden Filistin Kurtuluş Örgütü'ne, Hindistan Ulusal Kongresi'nden 1988'de Güney Kürdistan'da parça esaslı oluşturulan Kürdistan Ulusal Cephesi'ne birçok oluşumu örnek olarak verebiliriz. Elbet her birinin programı, modeli, egemenlik yapısı birbirinden farklıdır. Çalışma biçimlerinde de benzerlikler yoktur. Ama ortak noktaları kendi uluslarının çıkarları temelinde örgütlenmiş olmalarıdır.
Aso Zagrosi:Tarihsel olarak Kürtlerin "Ulusal Kongre" girişimleri oldu mu? Eğer Kürtlerin böyle girişimleri olduysa bugüne kadar neden başarılı olmadı?
Fehim Işık: Kürtlerin ulusal kongre girişimlerine detaylı olarak bakmadan önce birlik çabalarını, güç birliği oluşturmalarına dönük girişimleri irdelemek lazım. Elbet ulusal kongreden kasıt dört parçayı da içine alan bir çalışmadır. Ama biliyoruz ki bu konuda zaman zaman konuşulmuş olsa bile atılmış somut bir adım yok. En son 1993-1994'lerde ağırlıkla Avrupa'da Kürdistani Cephe adıyla yürütülen çalışmalar olsa bile biliyoruz ki bu girişimlerden de sonuç alınmadı. Güç birliği olarak özetleyebileceğimiz çalışmalar ise çokça oldu. Her biri istenilen sonuca ulaşmasa veya bir müddet sonra çalışmalarını bitirse de, biliyoruz ki bu konuda atılmış adımlar var. 1978-1979’lardan bu yana Kürt siyasetinde, iş ve güç birlikleri, siyasal birlikler tartışılıyor. Zaman zaman önemli adımlar da atıldı. 1979’da DDKD, KUK ve Özgürlük Yolu gruplarının oluşturduğu Ulusal Demokratik Güçbirliği, bu yönde atılmış ilk adımlardan biridir. Bu birlik girişimi 12 Eylül’e tosladı. Akabinde siyaset araçları ile Kürt siyaset aktörlerinin güç dengeleri değişti ama birlik çabalarında bir azalma olmadı. Tam aksine bu girişimler sonuçları itibariyle pek başarılı olmasa da giderek arttı. 1980’den hemen sonra Suriye’de yapılan ama Kürt kamuoyuna pek yansımayan bir girişimden söz edilir. Suriye’ye kaçan tüm Kürt örgütlerinin birlikte silahlı mücadele vermesi için peşpeşe çeşitli toplantılar yapılır, ancak bu toplantılardan sonuç çıkmaz. 1988’de kurulan TEVGER, PKK dışındaki Kürtlerin oluşturduğu yeni bir çalışmadır. Bu da kısa zaman sonra sonlanır ve Kürt siyasal birlik çalışmalarının hanesine bir deneyim olarak yazılır.
Siyasetin yeniden ülke zeminine yansımasıyla bu kez zorunlu birlikler ortaya çıkar. HEP, zorunlu bir birlikti. Eğit-Der, İHD gibi sivil kurumlarda farklı siyasi yapılardan gelen kadrolar zorunlu olarak birlikte çalışıyorlardı ve bu durum zaman zaman sıkıntılar yaratsa da kadroların birlikte çalışma kültürüne olumlu etkiler yapıyordu. 1993’te Kürt örgütlerinin imzaladıkları protokoller sonrasında kurulan DEP ise tam anlamıyla bir cephe hareketiydi. Bu cephe hareketinin illegal yansımaları ülke dışında daha etkin bir şekilde sürdürülüyordu. Yukarıda sözünü ettiğimiz dört parçayı da kapsayan Kürdistan Cephesi’nin kurulma girişimi, DEP'in kuruluşundan sonra ortaya çıkan olumlu havanın bir sonucuydu ve ne yazık ki istenilen sonuca ulaşmadı. Bu cephe kurulmadı ama örgütler yurt dışında uzun yıllar çeşitli platformlarda birlikte ortak çalışmalar yürütebildiler.
Yurt içinde farklı kulvarlarda siyaset yapan legal partiler de esasen birlik amaçlı girişimlerin sonuçlarıdır. Her biri bir siyasal hareketin yörüngesinde olsa bile sonuçta tüm legal partilerde ana akım illegal siyaset yapıların dışında yer alan farklı anlayışlara sahip kadrolar da çeşitli görev ve sorumluluklar üstlendiler.
Kuzey’de legal zeminde gelişen ciddi birlik girişimlerini, hatta ulusal kongreye giden yoldaki taşların örülmesine dönük çalışmaları ise ağırlıkla 2005’ten bu yana irdelemekte yarar var. Örneğin gelinen aşamada çalışmalarını dondursa bile TEVKURD önemli ve kanaatimce bir o kadar da etkili bir birlik girişimiydi. TEVKURD, siyaset tarzı olarak meşruiyeti benimsedi ve program olarak Kürdistani bir girişim olduğunu açıkça ilan etti. TEVKURD içinde neredeyse farklı görüşleri benimseyen tüm kesimler vardı. DTK de esasen birlik amaçlı bir girişim. Bunun yanı sıra Lêgerîna Demokratên Kurd ve TDŞK gibi öznel görüşler etrafında kümelenmiş birlik girişimleri de oldu.
Kürt hareketinin birlik ihtiyacı ve girişimleri elbet henüz bitmiş değil. Her ne kadar istenilen sonuca ulaşmasa da her yeni girişim eskinin deneyimi üzerinde daha da somutlaşarak yürütülüyor. Geçtiğimiz yıl yapılan Türkiye’de Kürdistan Konferansı bu anlamda atılmış en önemli adımlardan biridir. Türkiye’de Kürdistan Konferansı’nda tüm Kürt siyasal çevreleri, tek tek bağımsız aydınlar, bunun yanı sıra Kürdistan’daki tüm halk, ulus ve inanç grupları, bireyler veya kurumlar düzeyinde bu oluşumda temsil ediliyordu. Bu konferansta sorunlar da somut ve bir o kadar da olgun biçimde tartışıldı. Esasen bu konferans ile Kürdistan Konferansı’na giden yoldaki engeller temizlenmek isteniyordu. Nispeten etkili de oldu. Bunu tamamlayan bir diğer çalışma ise 2012'nin Mart ayında Diyarbakır’da yapılan “Ortak Akılla Kolektif Birlik” toplantısı oldu. Bu toplantı sonrasında hem birliğin, hem de siyaseten etkili bir rol oynamanın yol haritası çizildi denebilir.
Bu girişimler, ne yazık ki bugün de birliğe giden yolda sorun olarak tartışılan PKK eksenindeki siyasal hareketin değerlendirilmesi noktasındaki farklılıklar nedeniyle, sonuca ulaşamadı veya sonuca ulaşmakta zorluklar yaşanıyor.
Aso Zagrosi:Kürdistan gibi parçalanmış bir ülkede "ulusal kongre" ne anlama geliyor? Kürt siyasal yapıları tüm dünya halklarının sahip oldukları ulusal hakları talep etmek için bir "ulusal kongre" de birleşmeye hazırlar mı?
Fehim Işık: Ülkemizin parçalanmış olmasından bağımsız olarak bile düşünsek sonuçta ulusal sorununu çözememiş bir halkın farklı sınıf ve katmanlarının, inanç gruplarının sorununun çözümü için ortak bir örgütlülük etrafında bir araya gelmeleri önemlidir. Bu durum Kürtlerin ülkesinin parçalanmış olmalarını da göz önüne getirdiğimizde daha da öne çıkar. Çünkü Kürtlerin bu anlamda emsallerinden farklılıkları var. Kürtlerin ülkesi dört ayrı egemenlik altında bölünmüş durumda. Bu aşamada dört parçanın birleşik bir Kürdistan'a evrilmesi amaçlı bir ulusal kongre girişimini çok mümkün görmüyorum; hatta neredeyse imkansız diyebilirim. Bu nedenle Kürtlerin ulusal kongre girişimi kendi öznelliklerine uygun olacak, olmalıdır. Bu minvalden baktığımızda Kürt siyasal yapılarının tüm dünya halklarının sahip oldukları ulusal hakları talep etmek için bir ulusal kongrede birleşmeye hazır olduklarını söylemek çok kolay değil. Birincisi Kürt siyasal yapılarının güç dengeleri ve uluslar arası ilişkileri alabildiğine farklılık gösteriyor. Güney Kürdistan'da devletleşmiş federal bir yapı var. Dünyada tanınan ve ilgi gören bir statüye sahipler. Suriye Kürtleri giderek kendi öznellerinde statüleşmeye doğru gidiyorlar. Kuzey'deki Kürt hareketinin ana gövdesi hala ABD ve Avrupa'nın önemli bir kesimi tarafından 'terör örgütü' statüsünde değerlendiriliyor. Tüm bunlar dört parçada istenilen etki düzeyini oluşturacak, dünyadaki örneklerine benzeyen bir ulusal kongre girişimini Kürtlerin çok kolay oluşturamayacağının göstergeleri. Dolayısıyla Kürtlerin kendi ulusal kongreleri de bu koşulları dikkate alacak bir şekilde, kendi öznelliklerine uygun olacak, olmalı...
Aso Zagrosi: Kürdistan'ı işgal eden ve sömürgeleştiren ülkelerle farklı parçalardaki Kürt partilerinin girdikleri ilişkilere bakıldığı zaman dünya Kürtlerinin gerçek talepleri nasıl programlaştırılabilir?
Fehim Işık:Kürtlerinin ‘gerçek taleplerinin’ programlaştırılması, kanaatimce büyük bir iddia; ayrıca buradaki ‘gerçek’ kavramı da tartışmalı bir kavramdır. ‘Gearçek’ ama kime ve neye göre gerçek? Hangi sınıfın, kesimin çıkarına göre gerçek? Bu nedenle günümüz dünyasında tüm dünya Kürtlerinin 'gerçek talep' olarak adlandırabileceğimiz bir program etrafında bütünleşmelerinin çok kolay olmayacağına, hatta bırakın kısa vadede önümüzdeki orta vadede bile bu 'bütünleşmenin' gerçekleşmeyeceğine inanıyorum. Bir önceki soruda da dedim; Kürtler kendi istekleriyle olmasa da sonuçta dört ülkenin boyunduruğu altında paylaşıldılar. Bu paylaşım her parçanın kendi öznelinde mücadele vermesini ve farklı durumlardan etkilenmelerini beraberinde getirdi. Dikkat ederseniz adım adım bağımsızlığa giden bir Güney Kürdistan ve belki de onu ilk tanıyacak ülkelerden biri olması muhtemel bir Türkiye tartışılıyor şu anda. Ama aynı Türkiye hala Kürtlerin ana dili ile eğitim görmesini 'kırmızı çizgi' addetmiş. Bu bir tezattır. Ama bu tezat ister istemez Kürtlerin ulusal mücadeledeki eksenlerine de yansımış. Bu nedenle tüm dünya Kürtlerini ortak bir program ekseninde bir araya getirecek bir girişimden öte, realiteye özen gösterecek, Kürtlerin ulusal çıkarlarını, parçalar arasındaki ilişkilerini, siyasal yapılarının birbirlerine yaklaşımlarını esas alacak realist bir oluşum için efor harcamak bana daha doğru geliyor.
Aso Zagrosi:Daha somutlaştırmak gerekirse Türkiye ve İran ile ciddi ekonomik ve siyasal ilişkiler içine giren, Kerkük, Xaniqîn ve Musul gibi Kürdistan toprakları meselesinde Irak Araplarıyla ciddi problemleri olan Güney Kürtleri, Kuzey ve Doğu Kürdistan Kürtlerinin "ulusal talepleri" konusunda ne önerebilirler?
Fehim Işık: Aslında bir önceki sorunuzda dikkat çekmek istediğim tam da bu durumdu. Burada yalnız Güney Kürtlerinin önermeleri değil, diğer parçalardaki Kürtlerin önermeleri de alabildiğine önemlidir. Güney Kürtlerinin bağımsızlık girişimlerinin bedelinin Kerkük ve Musul, özellikle de Kerkük petrolleri olmayacağını nerden bilebiliriz? Bilirsiniz, uluslararası dengeler alabildiğine oynaktır ve çıkar temelli olarak her an değişebilir. Kürtlerin bu konuda dikkatli olmaları ve hassas dengeleri gözeterek politika yapmaları gerekir. Bu nedenle her parçanın kendi öznelini esas alan 'özgürlük' temelli ulusal bir girişimi mutlaka olmalıdır, diyoruz. Dört parçadaki Kürtleri kapsayacak yapı ise mevcut dengeleri de gözetecek bir biçimde yaşama geçirilmelidir. Tabi bu oluşumun da ister istemez istişari bir girişim olacağını görmekte yarar var. Bu girişim Kürtlerin, ulusu ilgilendiren konularda yekpare hareket edebilecekleri istişari bir girişim olacaktır. Bu tür bir oluşumda herkes bir diğer kesimin aleyhine işler yapmaktan vazgeçecek, 'ortak vatan' programı yerine, 'ortak özgürlük' programını esas alacaktır.
Aso Zagrosi:Arap Kürdü, Fars Kürdü ve Türk Kürdü ya da bu devletlerin sınırlarını temel alan ve bu sınırlar çerçevesinde "Kürt sorunu" çözmeye çalışan anlayışların hakim olduğu bir "ulusal kongre"ye ihtiyaç var mı? Böyle bir "kongre" geleceğe ilişkin Kürt kuşaklarını zor durumda bırakmaz mı? Onların iradelerini hipotek altına almaz mı?
Fehim Işık: Ya da şöyle soralım: Her parçanın kendi içinde sorununu çözebilmesi muhtemel mi değil mi? İşte Güney Kürdistan örneği. Pekala sorunun ulusal boyutu çözülmüştür. Saddam gibi ceberuttan kurtulan Güney Kürtleri kendi parlamentoları marifetiyle kendilerini yönetiyorlar. Bu bir 'Arap Kürdü' çözümü müdür? Yarın benzeri bir durum Suriye'de de yaşanabilir. Bu çözümleri küçümsemek, görmezden gelmek ne kadar doğrudur? Bunun için önceki sorularda verdiğim yanıtlarda, mutlaka her parçanın kendi içinde bütünlüğünü, özgürlüğünü esas alacak bir oluşuma öncelikli olarak ihtiyaç vardır, diyorum. Ulusal kongre ise dediğim gibi Kürtlere özgü yaklaşımları esas alacak ve bu bağlamda ilk etapta, belki de uzun yıllar boyunca ister istemez istişari olacaktır. Bir ‘Arap Birliği’ gibi, belki de bir ‘Kürdistan Birliği’ olacaktır; ama bu oluşum ismine rağmen aynen Araplarda olduğu gibi tek devletin oluşumunu hedef alan bir kurum olmayacaktır. Gelecekteki Kürt kuşakları bundan olumsuz etkilenir, zor durumda kalır mı? Ben zor durumda kalacakları inancında değilim. Özgürleşme için atılacak adımlar ile başkalarının kısmi de olsa elde ettiği özgürlüğün sürdürebilir kılınmasını sağlayacak adımları engelleyecek girişimler içinde olmayı esas almalıyız. Bu gelecekte özgür parçaların karar almasını kolaylaştırır. Ama şimdiden dört parçanın birleşikliğini esas alan bir oluşumu gerçekleştirmek hem zordur; hem de realist değil. Aslında bu konuda dayatıcı olmak gelecek kuşakların işini zora sokabilir. Çünkü dedelerimizin bize bıraktığı miras gibi, biz de onlara çözümsüzlüğü miras olarak bırakabiliriz.
Aso Zagrosi:"Ulusal kongre"ye ilişkin çıkan çeşitli haberlere bakıldığı zaman daha çok sömürgeci güçlere karşı kullanılacak mücadele biçimleri ön plana çıkıyor. Siyasal hedeflerden ziyade mücadele biçimleri konusunda bazı kararlar alınırsa ve uygulamaya konulursa Kürtler arasında yeni çatışmalara neden olmaz mı?
Fehim Işık:Ulusal kongre son bir iki yıldır ciddi biçimde konuşuluyor. Çıkan haberlerde ise daha çok Kuzey'de PKK eksenli, Güney'de de hükümet, daha da ötesi Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani eksenli tartışmalar öne çıkıyor. Türkiye'nin bu çalışmadan ortaya ne çıkmasını arzuladığını biliyoruz. Türkiye’yi yönetenler böylesi bir çalışmadan PKK'nin silahsızlandırılmasının çıkmasını bekliyor. Barzani'ye dönük geliştirilen politikaların merkezinde de bu yaklaşım var. Elbet silahlı mücadelenin ulusal kongrede tartışılması kadar doğal bir şey yok. Ama bu kongrenin toplanmasının silahlı mücadele şartına bağlanması doğru değil. Bu konuda belirleyici olan da PKK'nin bizzat kendisidir. PKK son birkaç yıldır silahlı mücadele yöntemini gözden geçirebileceğini, bunun için devletin kendilerine güvence vermesi gerektiğini söylüyor. Kongrenin PKK'ye rağmen PKK’nin silahsızlandırılması veya silahlı mücadeleye son vermesi kararını alması, hiçbir şeyi değiştirmez. Esasen kongre tüm Kürtlerin üzerinde mutabık kalacağı politikaları oluşturmalıdır. Bu politikaların sürdürücüsü olmalıdır; önüne hedef olarak bunu koymalıdır. Bunları yaparsa bir çatışmanın ortaya çıkacağını sanmıyorum. Ama kongre hedef olarak önüne PKK'nin silahsızlandırılmasını, daha farklı bir kavramla PKK'nin tasfiyesini koyarsa, açıktır ki PKK bunu kabul etmeyecek ve bu durum çatışma nedeni olacaktır.
Aso Zagrosi:Türkiye'de bazı çevrelerin "Kürt ulusal kongresine" "pozitif" yaklaşması gibi bir izlenim var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fehim Işık:Bazı çevrelerden kastınızın ne olduğu önemli... Bu çevre hükümet ise elbet hükümet kendi kontrolünde gelişecek bir girişime pozitif yaklaşır, destekler. Bunun için hatırlarsanız, hükümetin geçmişte bazı girişimleri de oldu. Kişisel kanaatime göre ulusal kongre toplanması hükümetin sınırlarını da zorlayan bir girişimdir. Hükümetin bu oluşumu kendi kontrolüne alabilmesinin mümkün olmadığını, olamayacağını söyleyebilirim. Buna Barzani'nin de müsaade etmeyecek kadar yetkin bir siyasetçi olduğunun farkına varmalıyız.
Aso Zagrosi:Eğer Güney Kürdistanlılar Kerkük, Musul, Xaniqin ve Mendeli'nin içinde yer aldığı Bağımsız Kürdistan'ı ilan ederse ve Irak Araplarıyla çatışma içine girerse diğer parçaların Kürtleri belli bir dönem "Bağımsız Güney Kürdistan" için Güneylilerin istemleri doğrultusunda hareket edebilirler mi? Buna hazırlar mı?
Fehim Işık:Güney Kürtlerinin önümüzdeki kısa vadede kendi başlarına bağımsız Kürdistan'ı ilan edecekleri kanaatinde değilim. Başka bir deyimle Irak'ın parçalanmasının müsebbibi Kürtler olmayacaktır, inancındayım. Ama bu Kürtlerin bağımsızlığa doğru gitmedikleri anlamına gelmez. Araplar, inanç eksenli olarak Irak'ta zaten bölünmüş durumdalar. Şimdiye kadar Kürtler onların zamkıydı. Ama bu zamkın çok sağlam olmadığı görülüyor. Eğer Araplar çatışırlarsa Kürtler bu çatışmada taraf olmaz ve daha çok kendi çıkarlarını esas alarak adımlar atarlar. Böyle bir tabloda Güneyli Kürtlerin ulusal ve uluslararası alanda iyi bir desteklerinin olacağını da görmek gerekir. Tabi bu bağımsızlığın sınırları ne olur, onu da ayrıca tartışmak lazım. Şu andaki yönetimin sınırları hem meşru, hem de uluslararası alanda tanınmış sınırlardır. Ama içinde Kerkük, Musul, Xaniqîn ve Mendelî'nin olacağı sınırlar Kürtleri de çatışmanın içine çeker. İstenmeyen bir durum olsa bile Kürtler bu çatışmaya girmekten kaçınmaz. Bu nedenle belirlenen sınırlar dışındaki yerleşim yerlerinin ilk etapta Kürtlerin kontrolünde olabileceğini sanmıyorum. Ama bu sınırlar Arapların da kontrolünde olmayacaktır. Belki içinde Kürtlerin de yer aldığı ve etkin olduğu uluslararası bir yapılanma kontrolü ele alabilir. Bu durumda Güneyli Kürtler dışındaki her kesimin Kürtlerin ulusal çıkarlarını gözeterek hareket etmesinde yarar var elbette. Bu kolay olur mu? Olmayabilir. Hem Güneyli Kürtlerin, hem de diğer parçalardaki Kürtlerin tutumları belirleyici olacaktır. Güney'in her şeyi kendine endekslemeye kalkmaması ve diğer parçalardaki mücadeleyi ve kazanımları görmezden gelmemesi gerekir. Aynı zamanda diğer parçalardaki Kürtlerin de Güney'in kazanımlarının ciddiyetine vakıf olması gerekir. Bu alabildiğine ustaca bir politika yapmayı gerektirir. Kürtlerin bu konuda deneyimleri ve birikimleri yeterlidir. Umarım bu deneyim ve birikimlerle hareket edebilme yetisine de sahip olurlar.
Aso Zagrosi:"Ulusal kongre" siyasal Kürt partilerinin mi kongresidir yoksa tüm Kürtlerin mi kongresidir? Böyle bir kongre yapılsa hazırlıkları nasıl yapılabilinir? Diaspora Kürtleri nasıl bir rol alabilir?
Fehim Işık:Elbet kongrenin yaşama geçmesinde esas aktörler siyasi partilerdir. Ama kongre yalnız siyasi partilerin kongresi olmaz, olmamalı. Tüm Kürtleri. en azından Kürtlerin en geniş kesimini kapsamalıdır. Bu kongreye dönük hazırlıklar da zaten sürdürülüyor. Her parçadan üç kişinin yer aldığı bir hazırlık komitesi kararı daha önce Güney’de Barzani’nin başkanlığında yapılan toplantılarda alınmıştı. Diyarbakır'da yapılan "Ortak Akılla Kolektif Birlik" toplantısında Kuzey'i temsilen bu yapılanmaya katılacak üç kişinin belirlenmesi ve diğer faaliyetlerin yürütülmesi için bazı adımlar atıldı, yaklaşımlar belirlendi. Elbet eksikler var tabi. Özellikle Kuzey'de eksiklerin ortaya çıkmasının en önemli nedeni belli kesimler dışında Kürtler arasında ciddi bir örgütsüzlük olmasıdır. Bu örgütsüzlük diaspora Kürtleri arasında daha yaygın. Bunu aşmak için mutlaka konferanslar yapılmalı ve her kesimin, etkili politik aktörlerin bu çalışmaya katılımı sağlanmalıdır. Diasporanın yapacağı konferanslar bu anlamda önemlidir.
Aso Zagrosi:Bu kısa söyleşi için teşekkür ediyorum. Ayrıca eğer söylemek istediğiniz ek bir şeyler varsa buyurunuz...
Fehim Işık:Söyleşi için ben de teşekkür ediyorum. Kuşkusuz zor bir süreci, daha doğrusu yoğun pratik gerektiren bir süreci konuşuyoruz. Konuştuklarımızın önemli bir bölümü de ne yazık ki faraziyedir. Umarım Kürtler bu tarihi kavşağı tökezlemeden, ciddi ve tekli kazanımlarla geçerler...