Mustafa Paşa Yamulki Sivas’ta
Mustafa Paşa Yamulki, “28 Teşrin-i Evvel 1318(M. 10 Kasım 1902) tarihinde Sivas Redif Fırkasına atanır.”(Ferudun Ata, age sayfa 28)
Gerçeği Mustafa Paşa Yamulki Sivas Redif Fırkasının komutanlığına atanıyor. Mustafa Paşa Yamulki’nin Sivas’a atanması tarihine ilişkin olarak Abdulaziz Yamulki 10 değil 16 Ekim 1902 tarihini veriyor.
Bu konuda sözü Abdulaziz Yamulki’ye bırakalım:
“Babam 3 Ekim 1318(M. 16 Ekim 1902) tarihinde Bağdat’tan Sivas’taki Savaş Erkanı Fırkasının komutanlığına atandı. Bizleri görmek için Halep ve İskenderun yolunu seçmişti. Vapurları İzmir’de durduğundan dolayı o bölgenin komutanı Tevfik Paşa’yı görmeye gidiyor. Fakat, Tevfik Paşa İstanbul’a bir telgraf çekerek Mustafa Paşa Yamulki’nin doğrudan Sivas’a değil İstanbul yoluna düştüğünü bildiriyor. Babam İstanbul Galataya vardığı zaman Genel Komutan Rıza Paşa’nın emri ile gözetim altına alınıyor ve iki gün gözetimde kalıyor.
Biz haberi alınca Suleymaniye Camisinin yoluyla kendisiyle görüşmeye gittik. O dönem Askeri karargah büyük bir binadaydı. Aynı zamanda İtfaye Kulesiydi. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra Üniversite yapıldı.
Babam Sivas’a gitmek için hareket etti. Bizde ondan sonra Karadeniz yoluyla Samsun üzeri Sivas’a gittik. Babamın gözetim altına alısması yüzünden dayım Said Paşa’nın Rıza Paşa ile araları bozuldu. Bizde Samsun’dan Sivas’a Yaylı Araba ile gittik. gönderdiği kısrağı beraberimizden Sivas’a götürdük.” diyor.
Abdulaziz Yamulki, “biz babamdan sonra Sivas’a gittik” dediği zaman kendisini, annesi Safiyexan’ı , kız kardeşleri Zehra Esma, Encum Zêrîn Tac’ı kastediyor.
O dönemler Mustafa Paşa Yamulki’nin her yeni görev yerine gitmesinden sonra ailesi de onu takip ediyordu. Bazen yolculuk aylara sarkabiliyordu. Abdulaziz Yamulki anılarında bu yolculukları detaylarına kadar anlatıyor. Bağdat’tan İstanbul’a, İstanbuldan Sivas’a ve tersi yönündeki yolculuklar..
Ayrıca Abdulziz Yamulki, kaldıkları şehirler hakkında yani Bağdat, İstanbul, Suleymaniye ve Sivas gibi şehirler hakkında bir dizi bilgiler veriyor.
Örneğin Sivas’ta kaldıkları süre içinde anılarını anlatırken, kaldıkları evin Askeri Ruştiye’nin karşısında olduğunu, Askeri Ruştiye’nin iki katlı bir binadan oluştuğunu, üst katta erkek çocuklar ve alt katta da kızlar okuyordu. Abdulaziz Yamulki Askeri Ruştiye’nin son sınıfını burada okuyor. Abdulaziz Yamulki babası Mustafa Paşa Yamulki ile birlikte atlı olarak sık sık “ Seyid Batal Gazi”nin bahçesine gittiklerini, Askeri Ruştiye’de Nesime adlı bir Çerkez kızına aşık olduğunu, bacısı Zehra’nın aile efratlarını kendisine karşı kışkırtmak için bunu sık sık alay konusu yaptığını anlatıyor. Hatta Abdulaziz Yamulki, aşık olduğu kızın kardeşi bir kere kendisine bıçakla saldırdığını da anlatıyor.
Abdulaziz Yamulki, Yaylı Araba ile Sivas’tan İstanbul’a dönerken Amasya, Tokat ve Samsun’dan geçtiklerini, Çamlı Bel’in orda “Tırıs Aqan” diye adlandırılan bir yer olduğunu, bu yer isminin bacısı Encum’un hiç hoşuna gitmediğini, Zehra ile birlikte tüm yol boyunca Encum’a takılmak için “Tırıs Aqan” !! “Tırıs Aqan” !!! dediklerini anlatıyor.
Mustafa Paşa Yamulki, İran Sınırı, Beyrut, Gelibolu ve Edirne Savaşları
Mustafa Paşa Yamulki, Sivas’ta iki yıl kaldıktan sonra “Ağustos 1320(M.1904) yılında Süleymaniye ve Basra taraflarında bazı aşiretler arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların araştırılması göreviyle bu bölgelere giden heyette yer alır ve bu arada da Miralay olur”(Ferudun Ata, age S 28)
1905 yılında Sultan Fermanıyla Osmanlı ve İran sınırlarının teftişi için Wahid Paşa başkanlığında bir komisyon oluşturulur. Mustafa Paşa Yamulki’de bu komisyonun üyesi olarak alan gider.
1908 yılında Meşrutiyetin İlanı na kadar Mustafa Paşa Yamulki alanda kalır.
1909 yılında kısa bir süre içinde olsa Mustafa Paşa Yamulki, Ankara Redif Fırkası komutanlığına atanıyor. Daha sonra yeniden İstanbul’a dönüyor.
Abdulaziz Yamulki’nin anlatımlarına göre Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Arnavut askeri Mustafa Paşa Yamulki gözaltına alıyor. O dönem kendisi de askeri eğitim gören Abdulaziz Yamulki, bir tesaduf sonucu babasını görüyor ve alıp birlikte eve gidiyor.
Aynı yıl içinde Mustafa Paşa Yamulki
Mirlivalığa(Tümgeneral) terfi edilerek Bağdat’ta bulunan 6. Orduya bağlı Nizamiye 21. Liva Kumandanlığına görevlendirilir.
O dönem Nasiri ye çevresinde bazı Arap aşiretleri devlete vergi vermeyerek isyan ediyorlar.. Mustafa Paşa Yamulki bu isyanın bastırılmasına katılıyor.
Mustafa Paşa bundan sonra 1326 yılında(M.1910) 30. Nizamiye Fırkası Kumandanlığına, 1327’de(1911) 10. Kolordu Kumandanlığı vekâletine ve aynı yılın Ekim ayında da Maydos taraflarında savaş halinde bulunan 5. Nizamiye Fırkası Kumandanlığına atanır. (Abdulaziz Yamulki age, sayfa 119, Ferudun Ata, age s 28)
Abdulaziz Yamulki, Ferudun Ata’dan farklı olarak Maydos’un yanında Gelibolu savaşından sözediyor ve Derdenil’in savunması için alanda kalıyor.
İtalya savaşından sonra Beyrut 27. Nizamiye Fırkası Kumandanlığına görevlendirilmiş olup, bu Fırka ile Balkan savaşı içinde 1328(M.1912) yılında Bolayır Meydan Savaşı’na katılır ve Edirne’nın alınmasında rol alır.
Ferudun Ata, Mustafa Paşa Yamulki’nin “Dosyası”na ulaşmasına rağmen, Edirne’deki olayları anlatmıyor ve gizliyor. Aslında Edirne’de Mustafa Paşa Yamulki ile Enver Paşa dahil olmak üzere İttihat ve Terakki önderleri arasında sorunlar çıkmaya başlıyor. İttihat ve Terakki önde gelenleri tören esnasında Türk kimliğini ön plana çıkarırken, Mustafa Paşa Yamulki “farklı etnik kimlikleri içeren Osmanlı kimliğini” ön plana çıkarıyor.
Bilindiği gibi o dönemler Edirne Bulgarların eline geçiyor. Savaştan sonra Edirne şehrine ilk giren Mustafa Paşa yamulki’nin komutasındaki 27. Fırkadır.
Fakat, hâlâ 27. Fırka şehre girmeden önce Deli Fuad Paşa Reşid Bey diye birini şehirde Bulgarların olup olmadığını kontrol etmek için gönderiyor. Bulgarlar Reşid Beyi yakalayıp işkence ile öldürüyorlar.
Bundan dolayı şehrin kenarında bir tören yapılıyor.
Burada sözü Abdulaziz Yamulki’ye bırakalım:
“Şehrin dışında yapılan törende zabıtlar ve Edirne Valisi Adıl Bey vatanperwer nutuklar okuyorlardı. Bu konuşmalarında yalnızca Türk askerlerinin yiğitlikleri ve fedakarlıkları anlatılıyordu. Osmanlı askerlerinden hiç söz etmiyorlardı. Beyrut fırkası ve uzaktan gelen Kürd ve Arap askerleri bu savaşta cesaretlerini göstermiş ve kan vermişlerdi. Hiç bir şekilde onlardan söz edilmiyor. Bundan dolayı rahmetli Mustafa Paşa çok rahatsız oluyor, kılıcını çekerek meydana çıkıyor ve toplananlara hitaben: ‘ Ben Kürdüm. Benim komutam altında Beyrut’tan Araplardan oluşan iyi silahlanmamış bir orduyla Bolayir ve Aksamil savaşına katıldık 4000 kayıp verdik, kan verdik. Onlar Osmanlı ve İslamiyet adına fedakarlık yaptılar. Yapılan konuşmalarda onların ismi anılmıyor, yalnızca Türk askerleri anılıyor. Bu savaşta zabıtlarıyla birlikte çok Arap askeri öldürüldü ve isimleri anılmıyor. Bu durum utanılacak bir durumdur. Mustafa Paşa İttihat ve Terakki’yi ve liderlerini suçlayan bir konuşma yapıyor ve tören orada bitiriliyor”(Abdulaziz Yamulki, age, s 121)
Abdulaziz Yamulki’nin anlatımlarına göre Enver Paşa’da o törende hazır bulunuyordu ve Mustafa Paşa Yamulki’nin konuşmasından rahatsız olmuştu.
Devam edecek.