Ana içeriğe atla

Muhatap Alınmamak

Kuzey Kürdistan siyasal güçleri ve aydınları kendilerini adamdan saymıyor. Kendilerini adamdan saymayanların başkalarından muhatap alınmasını istemek ve bir beklenti içine girmek gülünç olur. Kuzeyli siyasal güçlerin yaptığı tamı tamına budur. Hayda bu da nerede çıktı diyenler olabilir. Eğer adına yola çıktığınız Kürd milletinin sorununun çözümünü Türk egemenlik sistem sahiplerinin değişimimine havale etmişseniz kendinizi adamdan saymıyorsunuz demektir. Sen kendini adamdan saymasan Türkler, niye beni adamdan saymıyor, muhatap almıyor demenin, sızlanmanın bir anlamı var mı?“Demokrasi”, “uzlaşı”, “barış”, “demokratik yol ve yöntemler” vs. kavramlar Kürd siyasi literatöründe doktoriner birer doğma halini almıştır. Türk egemenlik sistemin kullandığı yol ve yöntemlere bakılmaksızın bu doktoriner doğmalarla KUKM’ni vermek tasviyeciliktir.Çünkü bu doktoriner doğmalar Kürd millet milli reflekslerini domura uğratiyor. Mesele bu olunca düşman kavramı önemini yitiriyor. Düşman “kardeş” ilan ediliyor. Düşmanın yaptıkları “kardeşler arasındaki sıradan bir kavgaya” indirgeniliyor. Bu da doğal olarak düşmanın işini kolaylaştırıyor. Bunun sonucu Kürd millet çıkarları bir tarafa itilmiş oluyor. Düşman ne kadar sert yol ve yöntemlere baş vurursa vursun, bu mantık, halkı sukünete davet ediyor, direnişi örgütleyeceği yerde teslimiyeti öngörüyor, “barış havarisi” kesiliyor.Hiçbir şey kendiliğnden olmaz. Her şey iradi müdahale ile değiştirilir. Bir şey değiştirmek istiyorsanız önce bunu niye değiştirmek gerektiğini izah etmelisiniz. Sonra bunu gerçekleştirmenin yol ve yöntemlerini bulmalısınız. Bunu belirlemede mücadele ettiğiniz gücün politıkası, kullandığı yol ve yöntemler belirleyici rol oynar. Düşmanın politıkası, kullandığı yol ve yöntemler gözönünde bulundurulmadan, oynadığı rol kavranılmadan, onları boşa çıkaracak yol ve yöntem bulamasınız.Şu gerçeği bilince çıkarmak gerekir. Kendilerini “demokratik yol ve yöntemler”le kısıtlayanlar, mücadele ettikleri Türk egemenlik sistemin demokratik olduğunu mu sanıyorlar. Kuşkusuz bunu açıkça söylemiyorlar, ama kullandıkları yol ve yöntemlere bakıldığında öyle olmasını arzuluyorlar. Arzu etmek ayrı bir şey, ama varolan gerçeklik başka bir şeydir. Düşman kendini örgütlerlen, mücadele ederken, yaşatırken senin istemlerine göre hareket etmiyor ki. Peki o zaman senin bu “demokratik yol ve yöntemler”in, “kardeşlik”, “ortak yaşam, “uzlaşı”, “barış” vs. çağrılarının ne önemi var? Bir öneminin olmadığını kavramak için beterin beteri olsun, ama Türk egemenlik sistemim Kürd milletine reva gördüğünün beterinin beteri ne ola ki? Bunun daha ötesi mi var?Düşmanın değişeceğini sanmak büyük bir yanılgıdır. Birilerinin istemiyle Tük egemenlik sahipleri kendiliğinden değişmez. Çünkü bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Ogünden sonra sızlamanın bir anlamı olmaz. Düşman niye değişmiyor diye hayıflayacağımıza, biz politıkamızı değiştirsek daha isabetli olmaz mı? Peki mevcut realiye karşın ne zaman değişeceğiz? Anlaşılan değişeceğimiz yok. Biz bu yaklaşım ve icraatlarınızla düşmanın değirmenine daha çok su taşırız.Kürd aydın ve siyasetcileri, kendilerini Türk egemenlik sistemi kapısında bağlama çabasında alıkoymalıdırlar. Türk egemenlik sistemi ile yeni bağlama kayışları keşfetmelerine bir ömür tüketeceklerine varolan köprüleri dinamitlemelidirler. Yönleri Ankara’ya değil, Hewler, Mahabat, Kamışlı ve Diyarbakır’a yönelmelidir. Dediğimiz bu. Bunun neresinde yanlışlık var.Yapılması gereken budur. Kürdizm budur. Kürd millet politıkasının zemini budur. Kürdizm hareketi, bu zeminde bir anlam kazanır. Nedir Kürdizm hareketi? Parçalanmış, bölüşülmüş, sömürgeleştirilmiş Kürdistan’ı tek, bölünmez, birleşik bağımsız Kürdistan’a dönüştürme hareketidir. Bunu gerçekleştirmek için kullanılacak yol ve yöntemleri devreye koyma hareketidir. Kimi çevreler, bunu “demokratik yol ve yöntemler”le sınırlı görebilirler, ama bu KUKM’ni tasviyesine yol açar. Çünkü Kürdistan sorununu Türk egemenlik sistemi yasal çerçevesi içinde çözmek mümkün değildir. Dahası var.  Bu yaklaşım düşmanın yedekte tutuğu bir plandır. Kürd rerformist hareketide bu planın figüranıdır. Dediğimiz budur. Kürdizm hareketi, düşmanın anladığı dilde konuşmakla zafere ulaşır. Düşmanın kullandığı yol ve yöntemlerden daha sert olanına başvurmakla kazanılır. Bu yol tutulmadığı müddetçe kitleleri kazanmanın mümkünü yoktur. Kürdistan’da halk kitlelerini kazanmanın yolu düşmanın anladığı dilde konuşma yoludur. Diğer yol ve yöntemler denenmiştir. Sonuç alınmamıştır. Sonuç alıcı yol ve yöntemlere başvurmak Kürd siyasi hareketi açısında kaçınılmaz hale gelmiştir. Kazanma diye bir derdi olanların tutması gereken yol budur. Yok eğer böylesi bir dertleri yoksa yenilgi baştan kabullenmiş demektir.Bu tutum Kürd milletine yapılacak en büyük kötülük olur. Halk kitlelerine empoze edilen bu yaklaşım onları uysal birer köle durumuna getirmeye yol açar. Oysa Kürd halk kitlelerinin uysalığa değil, milli şuur ile donanmış direnişini öne çıkarmak en doğru olandır. Kürdizm dediğimiz budur.Kürdizm, isyandır, başkaldırıdır, serhıldandır, direniştir, savaştır. Kürd milletinin kurtuluş yolu budur. Bunun dışında tutulacak her yol Kürd milli davasına zarar verir. Bu ne zaman anlaşılacak?Kürd milleti dilenci değildir. O, gasbedilmiş haklarını hiç bir zaman dilenmedi, dilenmeyecek. Haklarını almak için savaştı, savaşacak. Çünkü o, siyasi mücadele tarihi tecrübelerinde şunu kavramıştır. Hak dilenmez, hak verilmez, hak alınır. Bu da ancak savaşarak olur. Türkiyeci Kürd siyasi ve aydın çevreleri, bunu boşa çıkarmak için siyasi mücadele tarihi boyunca çaba sarfetti. Bugünde bu çabanın sahibidir. Uzlaşmacılık, tasviyecilik, ihanet dediğimiz olay budur.Kürd siyasal güçleri ve aydınları, politıkalarını Türk egemenlik sahiplerinin şu veya bu nedenden dolayı sarfettiği bir kaç söze göre belirleyemez. Kürd millet düşmanlarının ettiği sözlerde Kürd millet çıkarı keşfetme düşkünlüğünü yaşayamaz. Her şeyden önce kendilerini bu bataktan kurtarma sorunları vardır.Kürd siyasal güçleri ve aydınları ajitasyonunu Kürd milletinin tüm haklarını förmüle ederek netleştirmelidir. Yarım hak yoktur. Bir hak ya vardır, ya da yoktur. Eğer Kürdler, bir millet ise millet olmasından doğan hakları vardır. Bu hakların başında devlet kurma hakkı gelir. Bu hak tartışılmaz, pazarlık konusu yapılmaz. “Şartlar yoktur” adı altında bunu boşa çıkarma çabasını veren Türkiyeci Kürd siyasal ve aydın çevrelerin Kürd milletine büyük bir ihaneti dayattığını söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz.Uzlaşmacı, tasviyeci, ihanetci Kürd çevrelerine hoş görünmek için Kürd millet haklarından vazgeçilemez. Birilerinin hoşuna gitsin diye geri istemlere teslim olunamaz. Türk egemenlik sistem kapısına bağlamak hoş karşılanamaz. Kendimiz, ne Türk egemenlik sistemin kapısına bağlama siyaseti veririz, ne de bunu birilerine öneririz. Kurtuluş bağımsızlıkta olduğunu her şart altında dile getirilmesi ve mücadelesini kesintisiz verilmesini doğru yaklaşım biliriz.Sağduyulu Kürd siyasi ve aydın çevrelerin şu gözlemi es geçilemez. Kuzey Kürdistan’da tehlikeli bir yozlaşma ve çürüme yaşanmaktadır. Bunun doğuracağı sonuçları tahmin etmek zor değildir. Peki ne yapmak gerekir diye bir kaygımız olmayacak mı? Bunu tersine çevirmek için bir çabamız olmayacak mı? Bu çabaların yakıcı yol ve yöntemleri tartışılmayacak mı?Bence mesele budur. Bu, birilerini savaşa sürmek olarak algılanmamalı. Kürd milletinin kurtuluş felsefesi budur. “Sen yap” demekte doğru değildir. Sorun bireylerin sorunu olmaktan öte 25 milyonluk bir milletin sorunudur. Sorun bu millet, millet olmasından kaynaklanan haklarının takipcisi olacak mı, olmayacak mı? Olacaksa nasıl? Sorun Türk egemenlik sistem yasal çerçevesinde çözülemeyeceğina göre Kürd milleti, savaş potansiyelini ortaya çıkarmakla karşı karşıyadır demektir. Kürd milletinin düşmana karşı savaş potansiyelini çıkarma becerisinden uzak olarak algılamak tehlikeli bir yaklaşımdır. Söylediklerim mevcut parti, örgüt, mantık ve politıkalarla gerçekleşemez. Çünkü mevcutlar “eyyamcı”dır. Kürd milletinin “eyyamcı” yaklaşım ve yönelimi politıka edinmiş partilere ihtiyacı yoktur. Türk egemenlik sistemine karşı mücadele etme yerine ya iradesizleşmişlerdir, ya da uzlaşma çabasının sahipleridirler.Düşmanla düşmanın kullandığı yöntemle mücadele etmeyi değil, düşmanın kabulünü alan yöntemleri benimsemişler. Düşmanın icazetiyle mücadele eden bir siyasi hareketin düşmanı yendiği görülmüş müdür? Yoksa bu birileri bir mücize mi yaratacak? Bu mümkün müdür? Siyasi mücadelede umulmadık mücizeler olmaz diye bir şey yok, ama bu kendiliğinde olmaz. Eşit olmayan güçler dengesinde zayıf olan tarafın atılganlık, cesaret ve fedakarlığıyla yaratılmayacak bir şey değildir. Bu da düşmanın icazet sınırlarını aşmakla, düşmanın kullandığı yol ve yöntemlerden daha sert olan yol ve yöntemlere baş vurmakla olur. Kürd milletin siyasal güçlerden beklentisi budur. Bunu kim, ne zaman yerine getirir meselesi zaten cevap bulmaya çalıştığımız sorundur. Bunu başardığınız an kişilik kazanırsınız. Düşman ve dost nezdinde saygı görürsünüz. Dahası bir taraf olarak muhatap alınırsınız.22 Ekim 2006

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.