Türk ve Farsların Kıskacında, Özgür Kürdistan..
Türk devleti haftalardan beri 250 bin cıvarında askeri gücünü Güney Kürdistan sınırlarına yığmış durumdadır.. Türk askerleri eskiden bir Güney Kürdistan içlerinde bulunduklarından dolayı içeriye rahat girip çıkıyorlar.. Bu durum basına bazen „15 km içeriye girdik“ gibi yansıyor.. Büyük olmayan güçlerle her zaman bazı alanlara girip çıkabiliyorlar... Yani kısacası Güney Kürdistan’ın bazı alanları yıllardan beri Türklerin işgali altındadır.. Iran devleti de yıllardan beri ya KDP(iran) yada „Komela“yi bahane ederek Güney Kürdistan’ın bazı alanlarını uzaktan bombalıyordu...Amerika’nın yardımıyla Saddam rejimi Nisan 2003 yılında yıkıldıktan sonra, ortam değişti.. Iran geçmişte yaptığı saldırıları yapamaz oldu... Aynı durum Türkiye için de geçerlidir..Ama, belirli bir dönemden beri Iran devleti PKK’yı sebeb göstererek Güney Kürdistan’ın bazı alanlarını yeniden bombalamaya başladı... Bir Mayis’tan bu yana köylerde bulunan 200 cıvarında Kürd ailesi yerleşim alanlarını terk ettiler..Yani kısacası Türkler ve Farsların genel olarak Kürdistan’a ve özel olarak Güney Kürdistan’a yönelik saldırıları yeni değildir.. Kürdistan çaldıran savaşından bu yana bu iki devlet arasında hem savaş alanı, hem güç deneme yeri olarak bir yandan kendisini gösterirken; diğer yandan Kürdleri birbirlerine karşı kışkırtma, „Kürdlerin ulusal taleplerini kendi devlet çıkarları“ doğrultusunda manipüle etmek alışagelen politika oldu.. Ama bu devletler tüm bu faaliyetleri yanında hiç bir zaman gözden kaçırmadıkları husus, Kürdlerin devletleşme ve büyük potansiyel bir güç olarak çıktıkları durumda ortak hareket etme olayı olmuştur..Şeyh Ebeydullah Nehri hareketinin bastırılması esnasındaki ortak hareketlilik, Simko hareketine karşı ortak tutumları, Demokratik Kürdistan Cumhuriyetine(Mahabad) karşı takındıkları ortak tutum sadece bunlardan bir kaçıdır..1991 yılından bu yana de facto olarak ortaya çıkan Güney Kürdistan devletini boğmak ve ortadan kaldırmak için bu iki devlet ortak hareket ettiler.. Bu iki devletin Güney Kürdistan’da KDP ve YNK arasındaki iç savaş esnasında bu partilerden birini yada diğerini arkalamaları Kürd kazanımlarıyla birlikte Kürdleri yok etme siyasetlerinin bir neticesiydi.. Güney Kürdistan güçleri kendi aralarındaki sorunları çözüp ortak hareket etmeye başladıkları andan itibaren bu devletler paniğe kapılmaya başladılar ve ortak hareketliliklerini daha üst boyutlara çıkardılar... Türk ve Iran basın çevreleri „Türkiye ve Iran’in Halkın Mücahidlerine ve PKK’ye karşı mücadele etmek için protokol imzaladıkları“ yazıyorlar.. Ama, bu çevreler olayin esasını gizlemeyi tercih ediyorlar... çünkü bu iki devletin üzerine esas anlaştıkları nokta Güney Kürdistan kazanımlarını yok etmektir... Eğer buna güçleri yetmese Kürdistan’daki asayiş ve güvenligi yok etmek, Kerkük ve yeni özgürleşen Kürdistan bölgelerinin Kürdistan’a geri dönmesini dumura uğratmaktır.. Bedir ve Sadr Güçlerinin Kerkük’e gelip yerleşmelerinin altında da iran devletinin kışkırtma ve teşviki yatmaktadır..Iran’ın Güney Kürdistan’a yönelik saldırısı Türk Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün „övgülerine“ nail olabilmektedir..Basın ve gözlemci çevreler Türklerin bölgeye güç yığmalarını ve Iran’ın Güney Kürdistan’a yönelik eşzamanlı saldırılarını değerlendirirken daha çok ABD-Türkiye ve Türkiye- Iran ilişkileri ikileminde ele almaya çalışıyorlar.. Sanki olay kim Türkiye’yi yanına çekecektir bazına indirgeniyor... Türk devletinin esas amacı Güney Kürdistan’in devletleşmesini ve Kerkük’ün Kürdistan’a geri dönmesini engellemektir.. Bu amaç için bugün Iranla ortak hareket etmektedir..Eğer Amerika Türklerin bu istemlerini olumlu karşılarsa Türkiye yetkilileri ataları gibi kendi „babalarını da öldürür“ , Amerika’nın her dediğini yapar ve kul köle olurlar..Böyle bir durumda Kürd hareketinin ve Kürdlerin gelecegine yönelik ciddi bir tehdit anlamına geliyor..Türklerin sınır boylarına asker yığması ve Iran’in Güney Kürdistan’ı bombalaması olayı karşısında Mam Celal , Cumhurbaşkan’ı olarak; Hoşyar Zebari Dışişleri Bakanı olarak karşı bir tavır geliştirmeye çalıştılar.. Ama Federal Irak’ta bu güçlere karşı ortak bir tutum alma ve sesini yükseltme imkânı yok... Örneğin 3 Mayis günü Irak Parlamentosu toplandı.. Bu oturumda Iran’in Güney Kürdistan’a girmesi ve bombalama olayi da gündeme geldi.. Es Zaman gazetesi geçenlerde ana manşetini Irak Parlamentosunun çarsesizliğini ifade eden „Iran’i mahkum etmek için yürütülen faaliyetlerin başarısızlığı“ diye koymuştu.. Yine bu toplantı da bir çok milletvekili „Türkiye’nin askeri saldırısını ve Kuzeyin içlerine sızma girişimlerine karşı“tavır aldılar... Kürd Ittifakı üyesi Hüseyin Berzenci „Iran devletinin Kürd köylerine yönelik saldırılarısını mahkum eden“ bir açıklama yapılması gerektiği istemide, Parlamento Başkanı’nın daha „fazla bilgi toplama“ isteminden dolayı bir sonuca varmadı.Türkler „gerekirse sıcak takip için“ gireriz derken, Amerika’lılar diplomatik bir dille „hayır“ diyorlar..Sonuçta Güney Kürdistan Kürdistan’ı işgal eden iki devletin kıskacı altındadır.Bu devletlerin ikiside bahane olarak, Güney Kürdistan üzerine baskı kurmak için PKK’nin faaliyetlerini sebeb gösteriyor..Ama , PKK’nin başı Türk Genel Kurmayi’nin doğrudan denetiminde olan Imrali’den itibaren savaş kararı aldırtıyor!!!! Bu durum bir çok çevre gibi bugün Irak’ın başı durumunda olan Mam Celal’ı da „ hayrete“ düşürüyor... Bundan dolayi Türk gazetecisine „ gidin bu çatışmayi fitilleyeni içinizden arayın“ bazında bir şeyler söylüyor..Geçenlerde Newroz Com’da çıkan şeyh Cafer’in Iran ve PKK ilişkileri konusunda söylemide düşündürücüdür.... şeyh Cafer „Iran, PKK’yi bize karşı destekledi........ Iran olmasaydi PKK Kandile yerleşemezdi“ babında bir şeyler söyluyor.. YNK Politbüro üyesi ve aynı zaman da Kürdistan Hükümetinin Suleymaniye idaresinin Başbakan yardımcısı Emad Ahmed’te bugün PKK’ye ilişkin açıklamalarda bulundu..Emad Ahmed PKK’yi uyararak „ Onlar bizim topraklarımızda bulunuyorlar.. Biz onların kanunlara saygı gösterek bizim topraklarımızdan itibaren Iran ve Türkiye’ye saldırı düzenlememelerini istiyoruz.. .... Biz PKK’nin barışçıl bir şekilde bizim topraklarımızı terketmesinin istiyoruz.. Eğer burada kalmak istiyorlarsa silahları değil, politik kanalları kullanmalılar..“ dedi..Biraz önce Türkiye-Apo ve PKK-Iran ilişkilerinin „derinliğine“ ve oynan oyuna vurgu yapmıstım. Bu çetrefeli ve derin ilişki „Büyük Oyun“ veya „Büyük Komplo“ adı altında gelecek kuşaklar tarafından yazıma dökülebilecek bir olaydır...Sömürgeci güçler, birbirine düşürerek, Kürdler arasında düşmanlık yaratmak istiyorlar.. Ölen her Kürd genci Kürd birliğine zarar veriyor...Bu „Büyük Oyunun“ bir parçasıda burada yatıyor.. Sonuç olarak önümüzdeki süreçte ülkemizde çok ciddi gelişmeler yaşanacak ve Kürdler bu olaylardan doğrudan olumlu veya olumsuz bir şekilde etkilenecekler. Durumun gidişatında Kürdlerin duyarlı olması, durumu doğru okuması, birlik olması ve takınacakları tutum önemli rol oynayacaktır..Hep birlikte göreceğiz....