Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 17 April 2010

Saldırı, Devletin Bürokratik Oligarşik Diktatörlüğünü ve PKK/Öcalan'ı güçlendirdi...

DTP'in eski genel başkanı ve siyasetçi Ahmet Türk, Samsun'da insanlık dışı ve ırkçı-faşist bir saldırı ile karşılaştı. Ahmet Türk'e yönelik bu saldırı, Kürtlerin büyük tepki ve nefretini kazandı, bütün Kürtler ayağa kalktı. Vijdanlı, demokrat, değişimden yana olan Türkler de, bu saldırıya karşı büyük tepki ve reaksiyon gösterdiler. Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri bakanı, hükümetin tanınan yetkilileri, siyasi partilerin liderleri de saldırıyla ilgili büyük tepki ve reaksiyon gösterdiler. Hükümet, olayla ilgili olarak soruşturma başlattı, güvenlik zaafını kabul etti, iki polisi görevden aldı.

Ben de, Gelawêj ve Madya İronik'de yazdığım yazıda, Ahmet Türk'e yönelik olan saldırıyı protesto ve kınadım. Arkadaşım Ahmet Türk için sağlıklar diledim. Yine de Ahmet Türk'e yönelik olan saldırıyı nefretle protesto ediyor ve kınıyorum.

Ben saldırıyı niye protesto ettim ve kınadım ?
Her kes bir amaçla Ahmet Türk'e yönelik saldırıyı protesto etti ve kınadı. Bir kesim, siyasi, grubsal, şahsi çıkarları için; bir kesimi, kendi kirli hesapları için; bir kesimi, demokrat, liberal, Kürt dostu olmalarından dolayı; bir kesimi, Ahmet Türk Kürt ve Kürtlerin haklarının savunucusus olduğu için; bir kesimi de, Ahmet Türk barışsever ve hak-hukuk savunucusu olduğu için, olayı peotesto etti ve kınadı.

Ben, Ahmet Türk, barışsever, demokrat, Kürtlerin haklarını kararlılıkla savunduğu için ona yönelik saldırıyı proteto etmedim ve kınamadım. Çünkü benim düşünceme göre Ahmet Türk, Türkler için barışsever de olsa, Kürtler için barışsever olduğu düşüncesinde değilim. Aynı zaman da gerçek anlamda hak-hukuk savunucusu değildir ve demokrat da değildir. Çünkü PKK'nın genel olarak Kürdistanlı örgütlere, özel olarak Güney Kürdistanlı örgütlere yönelik saldırılarına hep sessiz kaldı, PKK'yi proteto etmedi ve eleştirmedi. Ahmet Türk bunun yanında, PKK tarafından birçok Kürt aydını ve siyasetçisi öldürülmesine rağmen, bunlara karşı da ses çıkarmadı, PKK'nin bu ihanetlerini ve insani olmayan eylemlerini gizledi. Örneğin, kendi partisinin üyesi ve yöneticisi olan ve PKKye muhalif olan Ömerlili Hikmet Fidan birkaç yıl önce Diyarbakır'da; PKK'nın eski dış işleri sorumlusus Faysal Dunlayıcı Güney Kürdistan'ın Süleymaniye kentinde PKK tarafından öldürülmesine rağmen, yine ses çıkarmadı. Yine Mehmet Şener, Semir, başka birçok PKK'lı, PKK tarafından öldürülmesine rağmen, ses çıkarmadı. PKK tarafından Kürt köylüleri öldürüldüğü zaman da sesini yükseltmedi.

Ahmet Türk, demokrasiyi savunmuyor, savunuyor görünüyor. Çünkü PKK'nın otoriter oligarşik sistemine tabi oluyor, onu savunuyor ve ona ses çıkarmıyor.

Ben bütün bunlardan dolayı değil, Ahmet Türk, bir insan olduğu için, kendi görüşlerine göre siyaset yapma hakkına sahip olması gereken biri olduğu için, insana yönelik şiddeti suç kabul ettiğim için, Kürt ve eski bir dostum olduğu için ona yönelik saldırıyı protesto ettim ve kınadım.

Eğer Irkçı Bahçeli, Baykal, Kenan Evren'e karşı da fiili bir saldırı olursa, o saldıryı da tasvip etmem, kınarım.

Ben, sadece soruşturmanın ve cezalandırılmanın hukuk açısından yapılmasını meşru ve doğru görüyorum.

Saldırının nedenleri...
Ahmet Türk'e yönelik saldırının nedenleri, Kürt ve Türk gazetelerinde ve televizyonlarında tartışılmaya devam ediliyor.

Ne yazık ki, bu tartışmalarda saldırının nedenleri konusunda, dile getrilmeyena gerçekler var. Bu tutumun, ilk plânda ve olayın sıcaklığı içinde anlaşılır ve tolare edilir bir yanı var. Ama bu acı ve hissi olmayan gerçeklerin de dillendirlmesi gerekir.

Tartışmasız olan bir şey var ki, Türkiye'de faşist ve ırkçı, Kürtlere karşı düşmanlık duygularını besleyen bir kültür var. Bu kültür, tarihi bir konsepttir. Devletin yapısal özelliklerinden ve siyasi sistemden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle ırkçı ve faşist bir kimse, rahatlıkla ve her zaman Kürtlere, Alevilere, Ermenilere, Musevilere, Kürt dostu ve demokrat olan kişiye saldırı yapabilir. Bu olayların hepsi de, doğal olarak provakativ bir özellik ve karakter taşır. İnsan bu nedenle Samsun'da Ahmet Türk'e yönelik gerçekleşen saldırıyı bu çerçevede ve içerikte anlamlandırabilir. O zaman olayın yorumnu da ona göre olur.

Eğer Samsun'daki olayın bir plân ve program sonucu özel bir güç tarafından tertiplendiği ve planlandığı ileri sürülürse, o zaman olayın başka bir çerçeve ve içerikte değerlendirmesi söz konusu olacaktır.

Ahmet Türk'ün ve birçok demokratın görüşüne göre, bu saldırı bir özel güç tarafından hazırlanmış ve hayata geçirilmiştir.

Türkiye'nin koşulları analiz edildiği zaman, bu konuda iki güçten bahsedilebilir. Bu güçlerden biri, sivil ve yarı-sivil ırkçı-faşist güçlerdir. Verili duruma bakıldığı zaman, saldırıyı düzenleyen güçlerin bu güçler olamayacağı ortaya çıkıyor. İkinci tertipleyici güç, Kemalist, bürokratik oligarşik ırkçı güçtür. Her ne kadar benim elimde, araştıurmalarıma göre, bu gücücn yaptığına dair bir belge yoksa da, Ahmet Türk ve demokratların görüşlerine göre, devletin bu gücü işaret edilmektedir.

Bana göre, olayı tertipleyen güçten daha önemli olan, hadisenin kime ve hamngi güçlere hizmet ettiğidir.

Saldırı olayı, devlet/bürokrasinin ve PKK/Öcalan'ın oligarşik diktatörlüğüne hizmet ediyor ve onları güçlendiriyor...
Bilindiği gibi Türk Devleti, otoriter, sömürgeci, bürokratik oligarşi egemenliği altında olan bir devlettir. Aynı zamanda, tek ulus Türk ulusu, tek ideoloji Kemalist ideoloji, tek din ve mezhep İslam dini ve suni mezhep temelinde yapılanmış bir devlet. Bu devlet sisteminin değişimi talep edilmekte, bu devlet sisitemine karşı Kürtler onlarca defa ulusal kurtuluş hareketleri organize ettile, ayaklandılar: Ne yazık ki, bu devlet sistemi yine de ayakta kalmaya devam etti.

Türkiye'de bu devlet sisteminin değişmesi, Türkiye'nin demokratikleşmesi, Devletin Kürtlerin, Türklerin, bütün halkların devleti olması için, Kürt Hareketri önemli tayin edici bir güçtür. Türk devleti bundan dolayı, 1970'ler sonrasında Kürt Ulususnu Türkleştirme ve Jenosidle, Kürdistan'dan sürgün etmekle, hapis ve cezayla ortadan kaldıramaz olduğunu anlayınca; ayrıca Kürdistan Ulusal Hareketi'nin de sağlıklı ve engellenemez bir gelişme içinde olduğunu görünce, Kürt Ulusal Hareketi'ni içerden teslim almayı kararlaştırdı. PKK'nın kuruluşu bu siyasetin sonucududr.

Türk Devleti, 12 Eylül 1980 sonrasında da, Kürdistan'da hem kendi eliyle kendi otoriter ve oligarşik yapısını güçlendirdi, hem de PKK eliyle diktatoryal bir oligarşik sistem oluşturdu, yarattı. PKK dışındaki tüm Kürt örgütlerini de tasfiye etti.

Bu aşamada da, Kürdistan Hareketin çoğulculaşnmasının ve demokratikleşmesinin önü birçok açıdan ve biçimde engellenmiş bulunmaktadır. Derin Devlet, Kürdistan'da bu temelde yaşamını devam ettirmektedir.Derin Devlet ve Öcalan birlikte aynı çıkarlar merkezinde birlikte çalışma yürütmektedirler.

Ahmet Türk'e karşı gerçekleştirilen bu saldırı, Kürtlerin bir kez daha PKK etrafında toparlanması ve kenetlenmesine olanak sağladı. PKK2nın otoriter sistemini güçlendirdi. Bu nedenle, Öcalan ve PKK liderliği olup-bitenlerden dolayı epeyce memnundurlar. Onlar her zaman bu tür olayların meydana gelmesini istemektedirler ve bu olaylardan medet ummaktadırlar: Bu nedenle Derin Devlet ve onlar, bazen kendi başlarına, bazen de birlikte bu olayları tertiplemekte ve organize etmektedirler.

Derin Devlet de, bu aşamada, büyük bir sıkıntı içindedir. Türk halkının yarısı, derin devlete karşı konumdadır. Derin devlet halkın diğer yarısısnı elde tutmak için, fanatizmi ve ırkçılığı, kemalizmi yeniden ideolojize ederek güçlendirmesi gerekir. Bu son olay, derdin devletin bu siyasetine hizmet etti.

Amed, 16. 04. 2010

Ibo hemserim bos atip bos tutuyor,neymis : "Türk Devleti, 12 Eylül 1980 sonrasında da, Kürdistan'da hem kendi eliyle kendi otoriter ve oligarşik yapısını güçlendirdi, hem de PKK eliyle diktatoryal bir oligarşik sistem oluşturdu, yarattı. PKK dışındaki tüm Kürt örgütlerini de tasfiye etti." realistik olmayan; kurd siyasetinin harcina yerlestirilmis halissunasyonist soslu palyatif kurgulara tipik emsal. turk devleti, su an icin tum tirkoya kok sokturebilecek nufus ve politik potansiyeli icinde barindiran bir "yuksekova"yartmak icin mi pkk'yi ayakta tuttu? halihazirda cagdas kurdo milliginin en ala potansiyelini barindiran demografiyi analize yatirma gorevi, apocu ihanetin inhisarina terkedilirse, politik muhabbetin boyutuda zirvalamayla tribun aski arasinda sandovic olur.

son bolum berbat neden? bu yumruk olayinin PKK yi guclendirdigi hikaye nicin hikaye? PKK nin guclu olmasinin nedenleri bambaska dinamiklerin, kosullarin urunu. IG hala bunu gormeden nasil kurdistan siyasetinde alternatif olacak? yazinin birinci bolumu ve ahmet turk analizi de mukkemel. bu kadar guzel baslayip bu kadar kotu bitirmeseydi keske. hurmetler HeK

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.