M.Kobal Aryalı
1915'Te Neler Oldu ?-2
Ermeniler ölüme yürüdüler, sürüldüler, soykırımdan geçirildiler. Ermeni milleti anadolunun yerli halklarındandır. Kimi tarihçilere göre Katliam projesi, 93 Harbi' olarak bilinen 1877-78 "Osmanlı-Rus savaşı sırasında milliyetçi Ermeni yurtseverlerin Ruslarla işbirliği yaptığı iddiasına dayanıyor. Bu ön yargıya dayalı düşmanlık, TC'nin arşivlerinde türklerin hayal kırıklığı biçiminde belirtilsede, Ermenilerin devletleşme korkusundan kaynaklı planlanmış bir göçertme girişimi olduğu daha sonraki soykırım yıllarından anlaşılıyor. Çünkü Ermenilere ilişkin provokasyonların ardı arkası kesilmiyor, 36 yıl sonra yani 1914 yılında Ruslarla yaşanan çatışmada daha bir şiddetleniyor ve Ermeni halkı gruplar halinde öldürülüyorlar. Dolayısıyla Osmanlı ve devamcısı olan TC'nin tarihi Ermeni, Kürt vb. halklarla bir çatışma tarihi oluyor. Çünkü ulusal devletleşme hak mücadeleleri daima kanla bastırılıyor.
Yaşanan katliam sürgün, asimilasyon politikalarına rağmen, Kürt milleti, sömürgeciliğe karşı sistematik ulusal mücadele direnişini sürdürerek öz topraklarından koparılamadı. Ancak aynı, coğrafyanın sahipleri, Anadolunun yerli halkı olan, Ermeniler, özellike 1915 jenosidinden sonra ne yazık ki direnişleri kırılıyor ve daha sonraki bir kaç on yılda sayıları yüzbinin altına kadar çektiriliyor. Osmanlı ve İttihat Terakki' ile başlatılan bu yok etme siyaseti Türk cumhuriyetiyle tamamlanıyor. Türk yöneticilerin, Ermeni soykırımını gerekçlendirme savunusu ayrıca cezalandırılması gereken bir suç olarak bir çok devletin ortak görüşü biçiminde dile getirilmesi boşuna değildir. Osmanlı yönetimin yıkımından sonra bitme telaşları, belirgin bir ırk hastalığına dönüşüyor. Dolayısıyla Anadolu'nun değişik bölgelerinden Arap çöllerine sürülen Ermeni kafilelerin dörte ikisi yollarda ölüme terk ediliyor. Bu şekilde Ermeni göçertmesi 1915 yılında bir jenositle sonuçlanma ve toptan yok etme başlangıcı yapılıyor.
Tehcire tabii tutulup Suriye çöllerine doğru sürülen Ermeni sayısı, Türk tezine göre 900 bin; Ermeni tezine göre 2 buçuk milyondur.Tarafsız tarihçilerin araştırmalarıyla doğrulanan ve çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan bu savunmasız halkın, öldürülme yolculuğuna çıkartılması son derece sistemli, planlı bir soykırım oluyor. Çünkü binlercesi yollarda salgın hastalıklarına terk ediliyor. Göçertme sırasında İttihat Terakki ve devamcıların resmi gazabından kurtulanlar, merkezi hükümete bağlı asker ve çetelere yem ediliyorlar, bir kısım çetelere gayri resmi süsün verilmesi sadece hedef saptırmadır. Türk yöneticileri, başından sonuna kadar planlanarak uygulamaya konulan Ermeni soykırımını sanki merkezi hükümet ve ordusu yokmuş gibi suçu Kürt, çerkes çeteleriyle açıklaması ciddiyetten uzak bir saptırmadır.
Gündüz Aktan ve diğer türk tarih kurumun resmi tarihçilerine göre, bir savaş yaşanmış ve bu savaşta karşılıklı ölümler olmuştur. Bir devletin tam teçizatli ordusuyla, güçlü bir örgütlenmeden yoksun sivil halk arasında savaş olamaz, ancak katliamlar ve jenosit olur.TC'nin tehcir ve soykırıma ilişkin tezleri, arşivleri yalan ve gerekçelerle tanzim edilmiştir. Erzurumda zorla sürülen ve hertürlü maları ellerinde alınan, yollarda öldürülen binlerce Ermeni'nin kayıbını, katliamını, Erzurum Valisi'nin dikkatine bağlayarak söyle diyor; "Tehcir sırasında"eşkıya ve çetelerin saldırısı başlayınca tehcir durduruluyor ve güzergâh emniyeti sağlandıktan sonra tehcir yeniden devam ettiriliyor." TC yöneticileri bir gün; Ermeni halkını gönülü bir şekilde ve davul zurna ile arap çöllene yolladık diye iddia ederse şaşırmayın. Oysa arsivlerde-de belirtildigi gibi, Erzurumda gönderilen ilk Ermeni kafilesi, İttihat Terakki yönetimin organizasyonuna uygun bir şekilde ölüm yolculuğuna çıkartılıyor ve ölüsü bulunmayanlardanda bir daha haber alınamıyor.
II.Abdülhamid tarafından bazı kürt aşiretleri kullanılarak kurdurtulan ’Hamidiye Alayları, Ermenilere olduğu kadar Kürt ulusal mücadelesine karşıda kullanılmıştır. İttihat Terakki yönetimi, kendilerini türk olarak algılamayan Ermeni, Kürt, Asuri, Keldani, Rum vb. Sivil halklar ve dinler arasında muazam bir kışkırtıcılıkla, özellikle Kürt ve Ermenilerin yoğun olduğu belli bölgeleri bir kıvılcıma ve birbirlerini boğazlamaya hazır hale getirmiştir. Osmanlı ordusunda pek çok Ermeni asker mevcuttu. Enver Paşa, ilkin bu Ermeni askerlerin silahsızlandırılması emrini verir. Ardında milliyetçi Ermeni örgütlerinin Wan'da başlattıkları isyan iddiası, yani nefsi müdafaya hazırlık çabası İttihatçı yönetimini yeni imha tedbirlerine götürür. Bunların ilki, 24 Nisan'da İstanbul'da yayımlanan Ermeni gazetesi ’Azamart'ın bürosunu basarak ve daha sonraki soruşturmalarla birlikte aralarında doktor, yazar, gazeteci, avukat vb. Ermeni aydınlarından üç bine yakın kişiyi tutuklatarak başlatır. Tabii bunların önemli bir bölümünden bir daha haber alınamaz.
Arkasında, Enver Paşa, İçişleri Bakanı Talat Paşa'ya, 2 Mayıs 1915 tarihinde bir telgraf çekerek, bölgede yaşayan Ermenilerin ya Rus ordularının üzerine ya da Anadolu'nun muhtelif bölgelerine doğru sürülmesini emir ederek şöyle der: "isyancıların ailelerini ve isyan bölgesi halkını sınırlarımız dışına göndermeyi ve onların yerine sınırlarımız içine dışarıdan gelen Müslüman halkın yerleştirilmesi gerekmektedir." Görüldüğü gibi daha Tehcir Kanunu çıkmadan, Ermeniler göç ettirilmeye zorlanmıştı. 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu sadece resmiyet kazanıyordu.Yolda soyulacakları için Kıymetli eşyalarını yanlarına almaları, geride kalan yerlerine, mülklerine ise dışardan gelenlerin yerleştirileceği hükümet kararı olarak açıklanıyor.!
İttihat Terakki veTeşkilát-ı Mahsusya'ya bağlı Topal Osman gibi yüzlerce çete başları subaylarının denetiminde yola çıkarılan Ermeni kafilelerin önemli bir bölümünün öldürülmesi, kalanların değerli eşya ve altınların yağmalanması, kız ve kadınların alı konulması planın bir parçası olarak uygulanır. Bu gün Erzurum, Bitlis, Muş,Wan, Sivas, Maraş vb. merkezlere; halis muhlis türk olarak lanse edilen; muhacir,terekeme, dadaş ve benzer devşirmeler; devlet tarafından desteklenerek göçertilen, öldürülen Ermenilerin yerlerine yerleştirilmişlerdir. Hata önemli bir Ermeni kitlesi korkusunda müslüman kimliğini kabullenerek türkleşmişlerdir.Türk Cumhuriyetin temeli bu zihniyetle atıldığı için 95 yıldır inkâr katliam ve ırkçılığa dayalı statükoculuk devam ettirilmiştir.
Ermeni ve Kürtlerin Katliam Tarihi Ortaktır.
Katilleri,Osmanlı, Ittihat Terakki ve devamı olan Türk Cumhuriyettidir. Türk devleti suçu Hamidiye alaylarında devşirilen, bazı çerkez, kürt ve benzer paralı çetelere yıkarak yaşanan vahşeti bireyseleştirmesi,türk tarihçilerinden başka kimseye malzeme olmaz. Oysa aklı selim herkes bilirki, Kürt ulusal direnişçileri'de Ermeni direnişçileri gibi hiç bir zaman Osmanlı ve devamcılarının hedefinden çıkmadı. Kürtlerin 18.19.20.yy. ulusal isyanlarında on binlerce insanın katledilmesi, sürgüne tabii tutulması zamana yaydırılmış periyodik bir soykırımdır. Son otuz yılda döt bin beşyüz köy ve mezranın haritada silinmesi, resmi rakamlara göre elli bin kürdün öldürülmesi, Hamidiye alayları benzeri köy kurucu ordusu oluşturularak Kürdün kürde kırdırılması siyaseti geçmişi anımsatmıyor mu?
Kürtlerin tarihi, Osmanlı, Pers ve Araplarla mücadele tarihidir. Kürtler; sömürgecilerden kurtulma mücadelesini aralıksız devam ettirmistir osmanlı yanlısı Kürt derebeyleri ve bazı Ermeni çeteler, Kürt ve Ermeni direnişlerine karşı daima kullanılmışlardır. Geçmişin Hamidiye Alayları Günümüzün Köy Kurucularıdır. Bu işbirlikçi hainler hiç bir şekilde Kürt ve Ermeni ulusal mücadelesini bağlamaz. Osmanlı, İttihat Terakki ve TC yöneticilerin her türlü provokasyon ve kışkırtmalarına rağmen, Kürt yurtsever halkı,Ermeni halkına karşı olmamıştır,ve her zaman savunmuştur. Ermeni soykırımı esnasında yüzbinlerce Ermeni'nin Kürtler tarafından korunması ve saklanması, yıllarca aynı coğrafyada yaşanan birliktenliğin, dostluğun tarihsel ve güzel bir ifadesidir. Türk tarihçileri; "Türkün genlerinde katliam kodu yoktur“ saçmalıkları anlatarak ırka dayalı devlet geleneklerini gizlemeyi amaçlamıştır. Ana karnında hiç bir ceni ırkçı genler geliştirerek vucuda gelmeyeceği biliniyor. Peki sistemli bir siyasetle yok edildiği malum Ermeni sayısını,¨300, 400 binlik rakamlarla soykırımı sayıya indirgeyerek kendilerini garip bir şekilde savunmaları nasıl açıklanacak? Yapılan soykırım ve katliamlar bir devlet ihalesidir, kullanılan taşeronlarla devlet suçunu inkar etmek ve olaya bireysel süs vermekle kimse inandırılamaz.
Türk Kemalist Cumhuriyet yönetimi diktatör, ırkçı geleneğiyle yüzleşmekten başka çaresi kalmamıştır.1800'lerin ortalarında günümüze bütün Kürt isyanları vahşice bastırılmış, Ermeniler'de Ruslarla ilişkili iddiasiyla öldürülmeye başlanmıştır. Özellikle1914,15,16 yılları Ermeni soykırım dönemidir. 1919, 21 Koçgiri, 25 Şeyh Sait, 27,30 Ağrı, 35,38 Dersim vb. yıllarda yaşanan soykırım ve katliamlar herkes tarafından bilinecek kadar barizdir. Son doksan yılda yaşananlar açıklanarak ancak geçmiş aydınlanır. Tabii, Güney Kürdistan, Doğu Kürdistan, Güneybatı Kürdistan bölgelerinde yaşanan katliam ve soykırımlarla birlikte sayı kurkunç boyutlara dayanıyor. Bu dosyalar daha açılmamiştir
İstiklâl Mahkemelerinde yaşanan vahşet halen açıklanmamıştır. 6-7 Eylül''de ne oldu? Kahramanmaraş''ta, Sivas''ta, Şemdinli'de ne oldu?'' On binlerce faili belli neden açıklanmıyor? Nasıl ki Elli bin Kürdün öldürülmesi bir kaç generalle yıkılmışsa, Bir buçuk milyon Ermeni soykırımını'da köylü, asker çetelerine, Talat paşaların bireysel kararlarıyla açıklıyorlar. Ama dünya yutmuyor. Kürt katliamlarınıda Veli Küçük,ve benzer bir kaç kafatasçıya yıkılması aynı zihniyetin devamıdır. Devletin sistemli etnik arındırma siyaseti kişilere yıkılarak TC kurtarılmak isteniyor. Bu Irkçı politik reflekslerle gerçekler örtbas ediliyor. .
M.Kobal Aryalı