Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 1 April 2010

1915'Te Neler Oldu ?

M.Kobal Aryalı

1915'te neler oldu sorusu türk görsel medyasında tartışıldı, ama bütün bir tarih çarpıtılarak. İttihat Terakki ve cumhuriyet zihniyetine göre, Ermeniler'in, Kürtler'in,Keldaniler'in, Rumlar'ın yaşadıkları coğrafyanın türkleşmesi gerekirdi. Bir çok dünya devletlerin resmi belgelerine göre bir buçuk milyon Ermeni'ye jenosit uygulandı. Bu insanlık suçunun gecikmelide olsa söz konusu devletler tarafindan kabul edilmesi ve bu soykırım-ı inkâr eden sorumlularının hesap vermeye zorlanması sevindiricidir. Başta Ermeni jenosidi olmak üzere kırımdan geçirilen bütün milletlerin akibeti türk resmi görüşüne uygun arşivlendi. Oluşturdukları dükümanlara 95 yıldır herkesi ısrarla inandırmaya çalışan TC yöneticileri, inanmayanları dış devletlerin ajanları, hain ve bölücüler olarak tanıttı.

Türk devletin temel siyaseti, diplomasisi bu eksen üzerine inşa edildi. Oysa türk tarihinin, yalana, inkâra, soykırıma dayalı bir tarih olduğunu bilmeyen kalmadı. TC yönetim mekanizması yıllardır, yargı, tanık, katil üçlüsüyle bir tiyatro oynuyor. Sergilenen bu tiyatronun hiç bir inandırıcılığının olmayacağını biliyor ama, kabul sonrası kopacak fırtananın korkusunu yaşıyor. Bilindiği gibi Ermeni jenosidi son olarak ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonunda ve İsveç Parlamentosunda kabul edilmesi ve ABD Temsilciler Meclisi'nin gündemine hazır hale gelmesi, türk cumhuriyet yönetcilerin bunalımını daha bir derinleştirmiştir. Türk Başbakan'ı Erdoğan; yüzbin Ermeniyi sınır dışı edeceğini belirtmesi bu jisofrenik çıkmazın son şantajı olsa gerek. Belli ki, ırkçılık genlerine işlenmiş, bir gün barışçıl, ertesi gün tehdit salvolarında bulunuyorlar.

Ermeni soykırımı yapılmıştır, kabul edilmelidir. Tersini savunmanın hiç kimseye bir faydası olmayacaktır. Türk yöneticileri bugün kabul etmezse beş yıl sonra kabul eder, bu yaşanmış gerçekten kaçış mümkün görünmüyor. Geçenlerde dilbilimci, yazar, Sevan Nişanyan ile türk resmi tarihçisi Dr. Yusuf Halaçoğlu, Fatih Altaylı'nın sunduğu "1915'te Neler Yaşandı?" başlıklı programda Ermeni soykırımı tartışıldı. İlk defa türk resmi görüşlerin bir yalandan ibaret olduğuna ilişkin, farklı bir düşünceye imkân tanındı. Görüldü ki, teketek ve eşit koşullarda yapılacak bütün tartışmalarda yenilgiye mahkumdurlar. Nişanyan Ermeni halkın jenosit'ten geçirildiğini türk tv. Ekranlarında herkesin gözlerinin içine bakarak anlatması bir ilk olsada güzel bir baslangıçtı.

Ancak ayni bilimsel cesareti, 25/03/2010 yanı onbeş gün sonraki tartışmada ne yazik ki gösteremedi. Belliki tehdit edilmiş, çünkü korkutulmuş bir ruh haliyle konuşturuluyordu. Anlaşılan birinci tartışma içlerine oturmuştu, çünkü, Halaçoglu, Bardakçı, Altaylı üçlüsüyle intikam alınır gibiydi. Kısacası ikinci tartışmada Sevan Nişanyandan eser kalmamış olması üzücüydü. Lejyoner türk tarihçileri Ermeni soykırım utancını eşit tartışma koşullarında inkâra yeltenince yırtık, yamalı bir çuvala dönüşüyorlar. Çünkü 95 yıldır yalan söylüyorlar, Ermenilere, Kürtlere, Asurilere jenosit uygulandığı, etnik azınlıklara zulum edildiği kendileride biliyorlar.

Diğer bir benzer tartışma' ise, prof.Dr.Taner Akçam'ın telefonla konuk edildiği, Karşıt görüş adlı programdı. Aslında Taner Akçam, Ermeni soykırımını İttihat Terakki Partisiyle sınırlamanın dışında anlatıkları doğruydu, zira Ermeni tehciri cumhuriyet sonrasada devam etmiştir. Sözkonusu programda Halaçoğlu alemini temsilen Prof. Kemal Çiçek ve Dr. Orhan çekiç bütün önyargılarıyla tarih kirletmeye devam ediyorlardı ve bilinen resmi propagandayı tarih bilgisi diye pazarlamayı sürdürdüler. Dolayısıyla bu resmi tarihçilere; soykırımın bir insanlik suçu olduğu malesef anlatılamıyordu. Neden ne olursa olsun, soykrım yapılamaz ve savunulamaz düsüncesine razı gelmiyorlardı.
İttihat Terakki ve devamcıları tarafında bir büçük milyon Ermeni bir biçimde sürgünle, imha ile yok edilmişler. Fransız, İngiliz, Alman, Rus, Osmanlı vb. Belgelerde bunlar somuttur. Türk tarihçi çiçek, Orhan çekiç ve Halaçoglu'na göre 1915 te sekizyüz bin Ermeni'nin tehcir edilmesi, çoğunun yollarda kırılması soykırım sayılmıyor ! Aslında türkiye'de hukuk ve adelet olsaydı, 12 eylül cuntacılardan önce, insanları yalan, yanlış bilgilerle zehirleyen bu uydurukçu tarihçiler, yazarlar, yöneticiler yargılanırlardı. Adamlar üniversitelerde, devlet kurumlarında bir yer kapmak için her türlü riyakârlığı yapıyorlar ve birbirlerini ezip geçiyorlar. Bence türk resmi bakış açısından bir değışme olmamıştır. 21.yüz yılda «Yüz bin Ermeniyi sınır dışı ederiz» tehdidi o değişmeyen sömürgeci zihniyetin tehcir devamıdır. Bunların bir söyledikleri bir diğerini yalanlamaktadır.

Tabii Ittihat Terakki ve devamcısı olan Türk cumhuriyet yöneticilerince jenosit'ten geçirilen Ermeni Milletinin soykırıma uğramışlığı türk tv' lerinde ya tartışılmaz yada çarpıtılarak tartışılır. Birbirinin milli haklarına saygılı, eşit koşullara sahip, aynı toprak parçasında birlikte yaşamak için, tarihsel olgu ve gerçeklerı, haklı ve haksızlıkları olanca çıplaklığıyla savunmak gerekır. Türk tv' ekranları sokaklarından farksız bir usluba sahip olduğunu biliyoruz. Ermenilere hakaret etmek, Kürtleri o tv. ekranlarında dövmek, tövbeye getirmek, şantaj yapmak kanıksanmış bir sıradanlık olmuştur.

Bu vaziyet sömürgecilerin muzdarip olduğu ortak, aşağılık kompleksi ve üstün gürünme küstahlığıdır. Her fırsatta türk sömürgeci karekterin, soykırımcılığının teşir edilmesi her insanın görevi olarak önem arzedıyor.Türk ordusu tarafından görevlendirilen ve maaş'ını düzmece tezler hazırlayarak kazanan ısmarlamacı, uyduruk tarihçi, Dr. Yusuf Halaçoğlu ve türlerinin para için her türlü sahtekârlığı yaptığını bilmeyen yoktur. Bu edepsizliklerinden dolayı kimseler tarafından ciddi ve inandırıcı bulunmuyorlar.

Halaçoğlu, Sevan Nişanyan'la ilk tartışmasında, ve belkide ilk defa yalancılığının yüzüne vurulması kendisi içinde iyi oldu, utanç duydu, renk attı. Cünkü büyük bir yalancı olduğu gözlerine bakılarak söylenmişti. Halaçoğlunu mit ajanı Fatih Altaylı'da kurtaramıyordu. Enteresan olan, Halaçoğlunun arsiv, belge adı altında getirdiği propaganda dökümanlarını bile çarpıtarak veya anlamayarak okuması oldu. Fransızca bir belgeyi iyi anlamayan Altaylı ve Halaçoğlu; Nişanyan'ın söz konusu belgeyi düzgün okuması ikisininde sehtekârlığını ortaya koyuyordu. Daldan dala atlayan Halaçoğlu; Musa dağında öldürülen Ermeni sayısı beş bin olmadığını belirterek, Ermeni söykırımın sayısını azaltarak soykırımın olamayacağını anlatması tam bir sefillikti. Fatih Altaylı ise, "Osmanlı devleti kendisini savunmak zorundaydı, veya hangi devlet kendisini savunamaz" ifadesiyle, Ermeni soykırımını haklı buluyordu. Altaylı'ya göre Ermeni katliamlarıylaTürkler kendilerini savunmuşlar! ama savunma soykırıma dönüşmüştü...

[email protected]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.