AP QEMER..!
Ap Qemer günlerden birinde oturuyordu gine herzamanki dere kenarinda, bi sise rakisiylan.
Dayamisti sirtini sögüt agacina, yüzü asik bi sekilde, yari sinirli yari efkarliydi. Ogullarini yatili okula vermisti, kendisi okuyamamisti, oglarinin okumasini, onun deyimiylen adam olmasini istiyordu. Her oglunun bileginde bir altin bilziginin olmasini tasarliyordu,
onlarin büyük adam olmalari icin hergün xizira duva ediyordu yatmadan önce, ya „Xizir tu esta, fam aqil u izan bide domane mi, wayire kare rind be je ma mewoncere.“
Ap Qemer ogullari icin bunlari düsünüyordu, bütün gün hayvancilik yaparaktan aldigi bütün parayi yatili okulda okuyan, oglarinin okul giderlerine yatiriyordu. Ayriyeten onlari okul icerisindeki kültürel etkinliklere gitmeleri icin saz kursuna kayit etmisti, birer sazda almisti, cünkü sazi seviyordu, saz onun ruhunu oksuyordu, duygularinin tercümani oluyordu. Sazin teleri onun diliydi, ve saz nasil her tele dokunusta bir ses cikartiyorduysa Ap Qemerin duygularida birer tel gibi her vurusta sahlaniyordu.
Bir sene gecmisti aradan oglarini görmiyeli, okul tatil günün gelip catigi ana kadar.
Sabaha kadar yatamamisti, cok özlemisti onlari, kafasinda onlari simdiden cok büyük, cok efendi cok iyi türkce bilen adamlar olarak düsünüyordu. Ap Qemer kendisine yabanci olan türkceyi az denecek kadar biliyordu, hata oglarini kendine tercüman olarak bile düsünüyordu.
Ohh artik saz calan oglarimda var, saza her dokunuslarinda benim dertlerime ortak olacak, ve beni daha iyi anliyacaklar, duygularimi, acilarimi daha iyi dile getirecem onlarin saziylan.
Iste o beklenen sabah gelmisti, Ap Qemer sabah erkenden kalkip tanrisi olan günese duva ediyordu. „Ya tija homet, tora ve xere na rozeki tu musnera mi, can wuesiye ve hometede cae ke mend maki uzake.“
Oturdu kapisinin önüne, gözleri köye gelen yola bakmaya basladi. Aradan bir hayli zaman gecmisti, Ap Qemerin yüregi yerinden firliyacakti sanki. Kote mend xorte mi diyordu, ve o arada elide biyiklarindan düsmüyordu, biyiklari öyle bi kivirmistiki, kazak örecek yüne benzetmisti.
Arada birde siritip ortaliga bakiyordu, kimseler onu izliyormuydu diye, bütün köye ogularinin gelecegini haber vermisti, onlari görmemisti, ama öve övede bitremiyordu kendi kafasinda tasarladigini, sanki olmus ve gercekmis gibi anlatiyordu köye.
Cok gurur duyuyordu, köylülerde ona imreniyordu, bizim cocuklarida keske seninkiler gibi okula yolluyabilseydik, büyük adam olsaylardi seninkiler gibi. Bütün varini yogunu cocuklarina verdin, artik onlar büyük adam olmasinda kim olsun diyorlardi Ap Qemere.
Onlar bunu diyince Ap Qemerinde göysü kabariyordu, kendini köyün en önemli, fedakar ve bulunmaz bir baba olarak görüyordu. Köyün meraklilari onu gizliden gizliye izliyordu, en azinda onun kadar merak ediyorlardi ogularini aceba Ap Qemerin dedigi kadar olmuslarmiydi.
“WEYYYYY XORTE MI, EZ GIDA SIMA BICERNE, NA CERE YENE“ diyerekten oglarina dogru yola koyuldu, onlarda babasini görür görmez daha hizli adimlarlan babasina dogru geldiler. Önce Ali, sonra Vedat ellini öperekten basina koydular, Ap Qemerde gözlerinden öpüp sIkIca kisa kucakladi. Ücüsü birlikte eve dogru yöneldiler, önce yemek yiyip karinlari doyurdular ve annalarilyan hasret giderdiler.
Bu arada Ap Qemer öbür odaya gecmisti, sonra Ap Qemer Vedat, Ali hala bere ita diyerekten cagirdi oglarini.
Aliylen, Vedat telas icerisinde babalarinin yanina geldiler, onlardan okullarini anlatmasini istedi, Vedatlan Ali yari kirmanci, yari türkce anlatmaya koyuldular, okul sürecini. Babalari az türkce bildiginden dolayi, arada kirmanciki konusuyorlardi.
Vedat uyumlu bir cocuktu, okulda onlarin her isteklerini yerine getiriyordu, hergün türküm dogruyum caliskanim kelmesini onlarca dafa kullandigini ve söyledigini anlatiyordu babasina. Okulda sevilmisti, nerdeyse hic dayak yemiyordu diyebilirdi kendince ve öyle bi olmustuki vedat bu kadar türküm dogruyum caliskanim tekrarladiktan sonra kendisi bile kendi türklügüne inaniyordu.
Bütün kurallara kosulsuz uyuyordu, rahat bi sekilde kendine türküm diyebiliyordu artik. Ap Qemer saskin bi halde Vedati dinliyordu, cünkü Vedatin anlatiklari Ap Qemere bir bütün olarak yabanciydi, o saniyorduki okulda daha farkli seyler öyretirler, bu türklükte nerden cikti diyordu kendince.
Simdi gözleri Aliye dönmüstü, Aliyse Vedata nazaren daha asi, dizgine gelmiyen gururlu ve kendi kültürüne sahip cikan bir yapiya sahipti. Onurlugu Aliyi suskun bi hale büründürmüstü, sanki okuldan hicbirsey anlatmak istemiyordu. Ali Vedatin anlatimlarindan sonra babasinin yüz ifadesini hizli bir sekilde kendisini burukluga dönüstürdügünü fark etmisti.
Ali gözlerini Ap Qemerin gözlerinden sürekli kacirmaya calisiyordu, göz göze gelmek istemiyordu. Ama Ap Qemer diretiyordu gözlerini Aliden ayirmiyordu.
Baktiki olacak gibi degil, söze basladi Ali, “bau“ ben hergün dayak yiyordum, Vedatin söylediklerini söylemiyordum, bundan dolayida hergün palakaya yatiriyorlardi, yada ellerimde sopa parcaliyorlardi. Kendimi okulda degil, askeryede saniyordum, Aq Qemerin dünyasi yikilmisti sanki, ben bunlari büyük adam olsun diye yolladigim yer, meger
“LAZE KUTKU PEY MA KAYKERDO U MA XAPNO.“ Devam edecek...