Yazilarimi okuyanlar, yazilarimda iki temel konuyla ilgilendigimi bilir. Birinci konu Kürt hareketi, ikinci konu ise Islam hareketidir. Bu yazida Islami hareket hakkinda daha önce aciklami$ oldugum bazi temel düşüncelerimi konuyla ilgilenenlere tekrar bildirmek istiyorum. Dinin saptirilip kötüye kullanildigi günümüzde, Islam hakkinda her türlü yanlişi ve olumsuzlugu gidermeye yönelik bir aydinlatma çalişmasina ihtiyac var.
Gökyüzünün ve yeryüzünün, ve tüm arasindakilerin yaraticisi ve sahibi, Allah'tir. Onun izni ve bilgisi olmadan bir tek yaprak bile dü$mez. O tek ilah'tir. Bunun insanlar tarafindan böyle bilinmesini ve dile getirilmesini istedigini insanlik tarihi boyunca bildirmi$tir.
Allah, kendisinden ba$kasina kulluk yapilmamasi ve Iblis'e uyulmamasi icin her kavime resuller göndermi$tir. Peygamberlerin cagrilari üzerine insanlar ikiye ayrilmi$tir; inanip geregini yapanlar, ve inanmayanlar.
Son olarak, son peygamber Muhammed ve son kutsal kitap Kur'an'i Kerim araciligiyla Islam dini, öncekilerini dogrulayici ve tamamlayici olarak tüm insanliga gönderilmi$tir. Kur'an'i Kerim bugüne kadar yok edilememi$, ve Muhammed, dü$man Iblis ve yanda$larina yenilmemi$tir.
Cogu Müslüman oldugunu söyleyenlerin Kitab'ta neler yazdigini bilmiyorlar ve Müslümanligin geregini yerine getirmiyorlar. Mesela düzenin Islam anlayi$i, Müslüman olmayanlara kar$i dü$manca bakar.
Hatta Müslüman olmayanlari zorla müslüman yapmak isteyen anlayi$lar yaygin. Ama, daha Kur'an'in ilk suresinin (Bakara) ilk sayfasinin altinci ayetinde;
“$u bir gerek ki, o küfre batmi$ olanlari sen korkutsan da korkutmasan da onlar icin aynidir, iman etmezler“
diye yazar. Yani istedigin kadar ugra$, sen yinede onlari imana getiremezsin, sen kendi i$ine bak. Buna benzer nice ayetler vardir.
Bakara suresinin 256. ayetinde bu daha acik ve net yazilmi$tir:
“Dinde baski-zorlama-tiksindirme yoktur.“
Bu Kur'an'da böyle yazili oldugu halde, çogu camilerde cocuklar her gün acimasizca dövülür, dini egitime zorlanir. Ana-babalar cocuklarini zorla camiye gönderir. Ya da Islam oldugu sanilan ülkelerde devletler halki dine zorlar, dine aykiri davrananlar cezalandirilir. Bir kadina zorla ba$i örtüsü ve her türlü yasak dayatilir vs. Zorlamanin, baski ve tiksindirmenin yasak oldugu bir dindir Islamiyet. Ama pratikte en cok baski, tiksindirme ve zorlama yapilan din yine Islamiyettir. Dolayisiyla dinin özü, ve insanlarin dini pratigi cok farkli $eylerdir. Kötü olan, dini yanli$ anlayip uygulayanlar yüzünden Islam dininin kötü ve yanli$ görülmesi ve gösterilmesidir. Dinin özü, anlami ve amaci tam kavranildigi zaman, ya$amin da anlami kavranilir, bütün sorular zamanla, ya$am tecrübesiyle cevabini bulur. Gerisi pratik ve ölümdür.
Biz Kürtlerin dine göre iki secenegi vardir:
Ya Cihad, ya da göc. Nisa suresinin 97. ayetinde bir dialog gecer:
« Melekler, öz benliklerine zulmetmi$ olanlarin canlarini alirken, onlara $öyle dediler : ’Nerdeydiniz siz ?'
Cevap verdiler : ’ Yeryüzünde ezilip horlananlardik biz'
Melekler dediler ki : ’ Allah'in yeryüzü geni$ degilmiydi ki orada bir yerden bir yere göcesiniz?'
Ayni surenin iki ayet öncesinde, 95. ayetide yine bizim icin önemlidir :
« Inananlarin ; özür sahibi olmaksizin oturanlariyla, Allah yolunda mallariyla ve canlariyla didinip gayret gösterenler ayni degildir.
Allah, mallari ve canlariyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakimindan üstün kilmi$tir. Allah hepsine güzellik vaat etmi$tir ama cihat edenleri, cok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kilmi$tir »
Yani, bunca sava$, kan ve gözya$indan sonra Kürdistan'i terk edip ba$ka yere göc etmek bir secenektir, yasak degildir. Ama Kürdistanin kurtulu$u ve özgürlügü icin mücadele edenler her acidan daha üstün ve daha degerlidir. 30 milyon Kürdün bütün dünya gözü önünde Ortadoguda sözde Islam devletleri tarafindan kölele$tirilmesi, Islam dinine göre bütün Müslümanlar icin bir sava$ gerekcesidir. Müslüman Kürt Milletine yapilan kötülük ve adaletsizliklere göz yummak, Islam dininden cikmaktir.
Islam'in ilk ve en önemli, temel amaci, tanri konusunda netleşmek, var olan her türlü yanlişi düzeltmek, karişikliklari, tüm sapma ve çarpitmalari yok etmektir. Muhammed öncelikle Allah'in varligi ve birligi konusunda çalişmiş, önce ailesini, aşiretini, ardindan tüm Araplari ve giderek tüm insanligi Allah konsunda bilgilendirmiş ve uyarmiştir. Bu uyari kelime-i şehadetin ilk bölümünde, Allah'tan başka ilah yok anlamina gelen “La ilahe illallah“ sözüyle ifadesini bulmuştur. Bu da bilindigi gibi Islama girişin, Müslüman olmanin ilk adimidir. Günümüzde çokca görülen biçimde, sadece bu sözü söylemekle Müslüman olundugunu sanmak çok yanliş ve eksik bir anlayiştir. Çünkü bu sözle, Allah'in birligini ve tekligini kabul etmek, ayni zamanda egemenlik ve hakimiyet yetkisinin tamamen ve sadece Allah'a ait oldugunu kabul etmek anlamina gelir. Ve bu da, hiç kimsenin başkalari üzerinde herhangi bir egemenlik kurmaya hakki olmadigi anlamina gelir. Bir özgürlük ilanidir. Islam dininin ve Muhammed'in temel ve öncelikli amaci, insanlari birbirlerine ve sahte tanrilara kul olmaktan kurtarip yalniz Allah'a kul olmalarini saglamaktir.
Allah'tan başka ilah olmadigina ve Muhammed'in onun resulü olduguna şehadet eden herkes, içinden geldigi gerici düzenin yönetiminden kopmali, o düzene bagliligini sona erdirmelidir. Günümüzde bunun anlami, şehadet eden herkes, bulundugu ülkede egemenlik sürdüren ve Islam'a aykiri olan devlet otoritesinden ve onun bütün dini ve siyasi uzantilarindan tümden kopmasidir. Mesela Türkiye'de şehadet eden Müslümanlar en başta Kemalizmden, ideolojik, siyasi, kültürel ve de dini anlamda ayrilmasi gerekiyor. Kemalist devletin ve onunla işbirligi içinde olan başta Tayyib Erdogan ve Ak parti olmak üzere bütün kişi ve örgütlerin egemenligini tanimamak, kabul etmemek ve bunlarin egemenligine karşi direnmek gerekir. Avrupa veya herhangi bir başka bölgede bulunan Müslümanlar, şehadet eder etmez içinde yaşadiklari düzenden, devletin egemenliginden, onun kanunlarindan kopmali ve tamamen Islami kanunlari esas almalidir. Ancak o zaman gerçekten Müslümanlardan sayilabilirler. Yoksa küfür düzeninin içerisinde erimek, o düzenin kanunlarina, geleneklerine ve tüm gayri-Islami özelliklerine boyun egerek, hatta onunla bütünleşerek, ona hizmet ederek yaşamakla Müslüman olunmaz.
Bu ilke hakkinda peygamberin herhangi bir tavizi, herhangi bir yumuşakligi söz konusu olmamiştir. Büyük bir sabir ve terbiye ile peygamberliginin ilk yillarini sözle, ideolojik mücadele ile geçirmiş, insanlari bu ilke etrafinda bariştirmak ve birleştirmek istemiştir. Ilk gurubu ve ilk Müslüman ümmetini bu ilke temelinde oluşturmuş, bu ilke temelinde mücadele etmiş, insanlari birleştirerek güçlenmiştir.
Bu başta ideolojik bir mücadeledir, daha sonraki Cihad hareketinin başarisini garantileyen de bu mücadeledir. Islam devrimindeki başarinin sirrini ilk Müslümanlarin devrimci ilkeye bagliliklarinda aramak gerekir. La ilahe illallah sözüyle Islama giriş yapmak, tamamen ve sadece Allah'a teslim olmayi gerektirir. Bu teslim olmanin ne demek oldugunu dogru anlamak, bilince çikarmak, Müslüman olmanin vaz geçilmez bir koşuludur. Allah'a teslim olmak, o'nun koydugu kanunlari kabul etmeyi, ve sadece bu kanunlara göre, bu kanunlarin temelinde yaşamayi gerektirir. Sadece Allah'in kulu olmayi, bunun dişindaki tüm kulluklara son vermeyi gerektirir. Kimsenin birbirine kulluk yapmadigi ve sapik tanrilarin olmadigi Allah'in şeriati dişinda hiç bir başkasinin egemenligini, hiç bir başka düzeni kabul etmemeyi gerektirir.
Günümüzün devrimci lügatinda, bu gerici düzenle ipleri koparmak, düşmanla ve onun tüm olumsuz uzantilariyla, önce ideolojik, siyasal-sosyal, kültürel ve her alanda kesin bir kopuşu gerçekleştirmektir. Böyle bir kopuş olayi yaşamin tüm ilişkilerini etkiler. Eş-dost, ezen erkek ezilen kadin ilişkisini, efendi-köle ilişkisini, halk ile egemen güçlerin, siyasi ve her türlü otoritenin ilişkisini etkiler. Hatta baba-çocuk ana ile çocugun ilişkisini, aga-köle ilişkisini hepsini belirler. Ve şeriat, tüm insanlarin bütün ilişkilerde Allah'in belirledigi kurallara dikkat ettigi, bu kanunlarin tüm ilişkilere egemen kilindigi, tüm ilişkilerde dikkatle gözetildigi, kötülüksüz, bariş içerisinde bir yaşam ve düzendir.
Bugün bunu çok kötü birşeymiş gibi gösteriyorlar, Taliban gibi örneklere dayanarak. Ama şu bir gerçek ki, Talibanlarin Islama bagliligi pratikte görüldügü gibi, Islam ile bagdaşmayan gerici gelenekleri aşmalarina yol açmamiştir. Mesela Islam kadinlara belirli haklar tanimiş, Taliban egemenliginde ise kadinlarin bu haklarina saygi gösterilmemiş, gasp edilmiştir. Dolayisiyla, Islam'in şeriati yerine atadan kalma geleneksel erkeklik ve namus anlayişlari ölçü alinmiş, egemen kilinmiştir. Talibanlar, kendi gerici anlayişlarini bazi Islami kanunlar ile birleştirip, Allah'in otoritesini gasp etmiş, kendisini Allah'in üstüne, kendi gerici kanunlarini Allah'in adaletinin üstüne koyarak Allah'a şirk koşmuş ve dinden çikmiştir. Müslüman olmak isteyen ilk önce şehadetin ilk bölümünü anlamali, içselleştirmeli ve yaşaminda temel almalidir. Islam ümmeti bütün cinslere, kavimlere/milletlere, insanlik aleminde var olan bütün farkliliklara eşit yaklaşir, açik olur.
Türkiye'de sadece Türklüge yaşam hakki taninilir, Islam'in açik oldugu bütün diger dini, milli, siyasi ve kültürel gerçekliklere kapalidir ve yaşam hakki tanimamaktadir. Bu irkcilik, Allah'a şirk koşmanin, Allah yerine kendini koymanin en açik göstergesidir ve Müslümanlikla bagdaşmaz.
Islam ümmeti, yaşamini tamamen Islam'in öngördügü çerçevede yürüten bir insan toplulugudur. Günümüzde Müslümanlarin en önemli görevi, Islam ümmetini yeniden kurmak, bunun için bir Islami diriliş hareketini geliştirmektir. Allah'in şeriati ancak Islamin pratikte bir toplum tarafindan özgür topraklarda özgürce yaşanmasiyla mümkün olabilir. Bugün Islam bir toplulukta temsil edilip pratikte uygulanmadigi müddetce misyonunu yerine getiremez ve bir Islam ümmetinin varligindan söz edilemez. Nerde Allah'tan başka bir otoriteye boyun egmeyen bagimsiz ve örnek bir toplum varsa, orda Islami şeriat ve Islam ümmetinden söz edilebilinir. Osmanli'nin yikilişindan ve Kürt soykirimindan sonra, Islam ülkelerine işbirlikci ajan rejimlerin yerleştirilmesinden dolayi günümüzde öyle bir toplum ve ülke yoktur. Ama öyle bir toplumu oluşturmak için mücadele eden, başta El-Kaide lideri Bin Ladin ve PKK lideri Abdullah Öcalan olmak üzere birçok kişi, örgüt ve halklar var şüphesiz. Bunlarin en önemli özellikleri, ABD-Ingiltere ve Israil şer ittifakinin egemenligini kabul etmemeleri, bunlarin bütün dayatmalarina karşi elden geldigince direnmeleri ve bunlara karşi bir alternatif teşkil etmeleridir.
Allah'in birligi ve tek hakimiyeti, günümüzde ulusal-toplumsal ve de bireysel bagimsizligin en temel gerekcesidir. Müslümanlar bagimsizlik hakkini Allah'in tekligine ve birligine, mutlak egemenlik ve hakimiyetine dayandirmalidir. Işte bugün imansiz putperest irkci Türklerin, Kürtlerin bagimsiz olma hakkini tanimamalari, Allah'in birligini tanimamalarini gösteriyor, bu anlama geliyor. Bugün başta Türk bölgeleri olmak üzere her tarafta, Allah'in yerine başka şeylerin konmasi var, ama nedense sözde Müslümanlarin bunlara karşi kili bile kipirdamiyor. Her tarafta Islama ve Müslümanlara karşi her türlü savaş faaliyetleri yürütülüyor.
Ama nedense ezici çogunlugu Müslümanlardan oluşan, Islam dinine ait oldugu söylenen Kürt milletinin içinden bir tane ciddi din adami çikip Kürt Müslümanlarina Allah yolunda Cihad çagrisi yapmiyor. Oysa Kürdistan'da bir çok sözde Islami örgütlenmeler bulunuyor. Ama devlete ve onun Islam-düşmani pratiklerine destek olmakla aslinda Islam dini ile uzaktan yakindan hiç bir alakalarinin olmadigi belli oluyor. Başta Ak parti olmak üzere Fethullah Gülen cemaati, Nurcular, milli görüşcüler, diyanetciler, hizbullahcilar ve daha her kim varsa, bunlarin Müslümanliklari, devletin gayri-meşru egemenligine karşi mücadele ettikleri ölçüde belli olur. Kim Kürdistan'da Türk ve Kemalist egemenligi kabul eder, hatta bu egemenlige hizmet eder, destek sunarsa, o Islam dininden sayilmaz, Islam düşmani olarak kabul edilir.
Her ülkede devletler insanlari kendi koyduklari kanunlarla yöneterek, ilahi otoriteyi gasp etmekte, Allah'in kanunlarina, sadece kendi Islamla çelişen çikarlarini tehdit etmedigi ölçüde, tahammül göstermektedir. Ve her kim, Allah'in kanunlari ile uyuşmayan devlet kanunlarina uyarsa, devletin dayattigi kanunlara göre yaşarsa, Allah dişinda başkasina kulluk etmiş olur, devlete ibadet etmiş, devlete tapmiş olur ve bu yüzden Islam dininden çikar. Islamda en büyük suç budur. Hiç kimse Allah'in kullarina hükmedemez. Şeriat ve hükümde Allah'tan başkasina boyun egmek, Islam'in en temel ilkesini çignemektir ve böyle bir durum insanin dinden çikmasina yol açmaktadir. Günümüzde gerek Islam aleminde olsun gerek bati ülkelerinde olsun, milyonlarca Müslüman, bulunduklari ülkenin devlet yasalarina uyarak yaşamakta, Allah'in şeriatini, Islami yaşam tarzini gereken biçimde uygulayamamaktadir. Türk usulü Müslümanlik, hiç anlamini bilmeden ve pratikte geregini yerine getirmeden şehadet kelimesini bir kere tekrarlayinca Müslüman oldugunu zanneder, ama günlük yaşaminda Islamin kanunlarina uymaz, devletin kanunlarina göre yaşar, böylece devlete kulluk yapar, tüm yaşam Atatürkün ilke ve inkilaplari ve devletin milletiyle bölünmez bütünlügü ilkesi temeline dayandirildigi için, orda kulluk Allah'a degil, devletedir, Atatürkedir. Ve böylece Kemalist düzene boyun egen bütün bir Türk milleti ve de Kürt milletinin büyük bir bölümü, tanimlamaya göre toptan dinden çikmiş oluyor. Diaspora Müslümani, bulundugu ülkenin gayri Islami kanunlarina uyarak ve Islami egemen kilmayarak, mesela Almanya'da Alman yasalari çerçevesinde yaşamini sürdürerek, dinden çikmiş oluyor.
Islam tüm insanligi Allah'tan başkasina kul olmaktan kurtarmak için gelmiş bir özgürlük ilanidir. Islam, Allahin birligini ve egemenligini hiçe sayarak kendi uydurduklari sahte yasalarla hükmeden her türlü gerici otoriteye karşi çikan ilerici-devrimci bir başkaldiridir. Bu insanlara inancini zorla kabul ettirmek demek degildir, sadece özgür bir davettir, ve bu daveti alan her insan Islam'i kabul edip etmemekte, Allah'in birligini ve egemenligini kabul etmekte özgürdür. Önemli olan bu davetin insanlara ulaşmasinin ve insanlarin bu davete uyabilmesinin engellenmemesidir egemen ve gerici güçler tarafindan. Ne zaman ki Mekkedeki egemen aşiretcilik ve putperestlik Hz. Muhammedin özgürlügünü ve insanlari dogruya davet etmesini engellemeye başlamiş, orada hicret hareketi ve Cihad başlamiştir. Islama davet ile yeryüzündeki her kişi arasindaki tüm engeller ortadan kaldirilincaya kadar savaşilmiştir. Herkes bu daveti kabul edip etmemekte özgür idi, özgür iradesiyle karar verme hakkina sahipti, ama kimsenin bu daveti engelleme veya ona karşi savaşma hakki yoktu. Bunu yapanlar aşilmiş, engeller yok edilmiş, ve Islam daveti Allah'in yardimiyla tüm dünya insanligina ulaştirilmiştir.
Islam kesin zafere ulaşmak isteyen ciddi bir insanlik hareketi, bir kurtuluş hareketi, kötülüge karşi bir direniş hareketi oldugu için, sadece sözle, iyi niyetle, felsefe ve propaganda ile yetinmez. Davayi yaymak ve başarili sonuçlandirabilmek için Cihad, yani Allah yolunda savaşmak, zorunludur. Çünkü Müslümanlar silaha el atmadan önce kötülügün temsilcileri Müslümanlara karşi savaş açtilar. Ilk başta Müslümanlara savaş haram kilinmişti, ama karşi taraf savaşi başlatinca, Müslümanlara sadece savaşmaya izin verilmedi. Savaş Müslümanlara bizzat Allah tarafindan emredildi, ve bu emir bugün hala geçerlidir. Bu Müslümanlarin üzerine farz olan ve tartişmaya imkan vermeyen, bir arada yaşamalari mümkün olmayan iki varlik arasinda meydana gelen dogal bir savaştir. Bu dünyada kötülügü giderebilmek için, dogru yolda yürüyen insanlarin yanliş yolda yürüyenlere karşi çikmasinin gerekliligi, bu dünya hayatinin degişmez bir ilkesidir. Hak ile batilin, iyi ve kötünün birlikte yaşayamayacaklari, kiyamete kadar geçerli olan devamli, degişmez, tartişilmaz bir kuraldir.
Cihad, Islamin vaz geçilmez bir parçasi, en önde yürüyen Müslümanlarin, sözle imana gelmeyen gerici egemenlikleri yok etme ve ezilen insani özgürlügüne kavuşturma girişimi ve seferberligidir. Muhammed Müslümanlarin örnek almasi gereken kişilik ise, ve o özgürlügünün engellenmesine zafere kadar Cihad ile karşilik vermişse, bugün de Müslümanlarin, özgürlüklerinin engellenmesine Cihad ile karşilik vermekten başka bir seçenegi bulunmamaktadir. Cihad insanlarin kurtuluşunu ve özgürlügünü engelleyen herşeye karşi Allah'in kanunlari temelinde yürütülen bir savunma hareketidir. Insanlara Islami zorla benimsetmek için degildir, insanlari Allah dişindaki yanliş, sahte ve her yönüyle zararli tapinaklardan kurtarmak içindir. Allah'in adaleti ile hükmetmeyen, Allah'in şeriatina ve otoritesine dayanmayan bütün otoriteleri, siyasi güçleri ortadan kaldirmayi hedefler. Islam davetinin insanlara ulaşmasini ve insanlarin Islama göre yaşayabilmesini önleyen tüm engelleri ortadan kaldirmayi hedefler.
TCdeki Kemalist düzen başta olmak üzere Islam aleminde hüküm süren gayri-Islami ve işbirlikci düzenler, Islam için sadece bir kere degil, milyon kere Cihad gerekcesidir. Mevcut dünya düzeni, dünyada egemen güçlerin tüm ilişkilerde öncelikli olarak çikarlarini gözetmeleri, en temel Islami ve insani normlari ayaklar altina almalari, Islam için Cihad gerekcesidir. Tek egemen otoritenin Allah olmadigi, adaletin her yönüyle ayakta tutulmadigi, düzenin Allah'in belirledigi kanunlara dayanmadigi, Allah'in şeriatina aykiri oldugu için, Islama göre hiç bir yaşam hakki, var olma hakki bulunmamaktadir ve Müslümanlar tarafindan kesinlikle ortadan kaldirilmalidir, yerine Allahin şeriati egemen kilinmalidir. Bugün Türkiye'de herkes Türk devletinin dayattigi kanunlara boyun egmek zorundadir. Geçerli olan, egemen olan ideoloji kemalizm'dir, ve kemalizm Allah yerine Atatürk'ü koydugu için suçludur ve Islam'in kesin yok etmesi gereken bir hedefidir. Işbirlikci Arap rejimleri Allah'in yolunu terkedip aşiretci, mezhepi veya milliyetci yada sinifci bir egemenlik kurduklari için, üstelik Islam'in düşmanlariyla işbirligi içerisinde olduklari için, Islam'in kesin yok etmesi gereken hedefleridir.
Selam ve saygilar
Ibo Serhat
Re: ek not