Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 1 March 2008

Sürgündeki Caşlar, Barzani'den Af Bekliyor

XALI BEDRAN

MUSUL - Mesut Barzani'nin, ihanet yüzünden ölümüne sürgün ettiği ve “Caşlar“ olarak bilinen 15 bin Kürt, topraklarına geri dönmek istiyor. Türkiye de, Musul'daki kalelerde yaşayan Caşlarla yakın temasta.

--------------------------------------------------------------------------------

Bir Kürt için Musul demek ölüm demek şimdilerde. Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtler, çok hayati bir mesele olmadıkça Musul'a asla adım atmazlar. Onlara göre Musul'da düzen yok; radikal Şii ve Sünni Araplar Kürtleri kesiyor, ya da kaçırıp ailelerinden fidye istiyor. Haksız da değiller aslında; yaşanan birçok olay var çünkü. Ancak böylesi bir bölgede Musul'un hemen dibinde binlerce Kürt “ölüm çizgisinde“ yaşıyor. Mecburen burada ikamet eden, ettirilen Kürtler bunlar. Onlar için soydaşlarına, ülkesine ihanet eden “Caş“ tabiri kullanılıyor. Zaten onlar da “vatana ihanet“ suçunun cezasını çekiyorlar.

Caşlar, Musul'un etrafında bulunan Saddam Hüseyin döneminden kalma dört kalede yaşıyor. Daha doğrusu bu kalelere hapsedilmişler. 4 kalede toplam 15 bin kişi sürgün hayatı yaşıyor. Öyle ki bu insanlarla konuşmak onlarla bir şekilde irtibata geçmek de suç teşkil ediyor. Nitekim onlarla konuşmaya başlayınca üç beş dakika geçmeden asayişten olduklarını söyleyen birkaç görevli etrafınızı sarıp sizi oradan uzaklaştırıyor.

SADDAM'IN KATLİAMLARINA ALET OLDULAR

15 bin kişinin kalelere hapsolma hikâyesi 13 yıl öncesine dayanıyor. Saddam Hüseyin, ülkede baskı kurup hâkimiyetini sağlamak için zaman zaman aynı kökten gelen grupları, aşiretleri kullandı. Tabir yerindeyse Kürdü Kürde, Arabı Araba kırdırdı. Bu politika Saddam'ın baskısını kavileştirirken aynı kökten gelen akrabalar arasında da uçurumlar oluşturdu. Saddam daha çok, zaman zaman kendisine baş kaldıran Kuzey Irak'taki Kürtleri kontrol altında tutmak için bu taktiği devreye soktu. Bu sebeple savaşçı özelliği olan bazı Kürt aşiretlerini yanına çeken devrik Irak lideri, Barzani ve Talabani peşmergelerine karşı bunları kullandı. Bu Kürt aşiretleri kendi soydaşlarına büyük zayiatlar verdirdiler. Hatta Kimyasal Ali lakaplı Hasan Ali El Mecid'in Kürtlere yönelik kimyasal silah kullanmasında Caşlar kullanıldı. Caşlar Saddam'ın devrim muhafızlarına öncülük ederek kendi ırkdaşlarını öldürmekten çekinmediler.

Fakat bu aşiretlerin etkinliği 1991'de sona erdi. Birinci Körfez savaşı sonrasında Barzani ve Talabani'nin Kuzey Irak'ta güçlenmesiyle Baas iktidarının bölgedeki etkinliği azaldı. Bunu fırsat bilen Barzani, kendilerine ihanet eden Caş aşiretlerini Musul'a sürdü. Herki ve Gerdi aşiretlerinden oluşan Caşlar, Musul'un etrafındaki çöllerde yaşamaya mecbur kılındı. Çölde sıkıntılı yıllar geçiren Caşlar, 1991'e kadar Saddam Hüseyin tarafından cezaevi olarak kullanılan kalelere 2003'ten sonra geçmeye başladılar.

BİZ KANDIRILDIK, ÇOCUKLARIMIZ ÇEKMESİN

Kalelerde kendilerine yeni hayat kuran aşiretler, burada hayat mücadelesi veriyor. İhanetlerinden dolayı bölgede mevcudiyetleri kabul edilmeyen Caşlar, kalelerin dışına çıkamıyorlar. Yarı kapalı cezaevini andıran kalelerde aileleriyle birlikte yaşayan aşiret mensupları, Mesut Barzani'nin kendilerini affetmesini ve Akre bölgesindeki topraklarına dönmek istediklerini söylüyorlar. Ancak sürgün cezası kolay kolay kalkacak gibi gözükmüyor.

Kale mahkûmları pek konuşmak istemiyorlar. Daha doğrusu konuşmaktan çekiniyorlar. Yaşı ilerlemiş, dünyadan artık bir beklentisi kalmamış bir iki ihtiyar, birkaç cümleyle dertlerini dile getirmeye cesaret ediyor. Kerim Celil, bunlardan biri. Celil'in tek istediği torunlarının özgür bir ortamda yaşamalarının sağlanması: “Biz kandırıldık, hatalar yaptık. Kendi kardeşlerimize karşı durduk. Ancak pişmanız. Şimdi çocuklarımız, torunlarımız bu cezayı çekiyor. Onları afetsinler yeter.“

Kalede yaşayan çocuklar, hemen yanıbaşlarındaki köy okullarında okuyorlar. Ancak yetişkinler bir iş bulup çalışamıyor. Zaten çok fazla da uzağa gidemiyorlar; kendilerini takip eden bir güvenlik görevlisi istenmedik şeyler yaşatabilir onlara. Musul ise Kürt olduklarından dolayı Caşlar için tehlikeli bölge. Bir an önce kendi topraklarına dönmek istediklerini söyleyen Salih Abdullah, böyle devam etmesi durumunda bu kalelerde ölüp gideceklerini dile getiriyor: “Hiçbir imkânımız yok. Çok zor durumdayız. Birileri bizim için devreye girip bir şeyler yapsa çok iyi olacak. Mülteci bile olmak istiyoruz. Yeter ki buradan çıkalım.“

Kalelere hapsedilmiş binlerce işsiz ve kısmen kimliksiz insan, şüphesiz terör örgütü PKK'nın dikkatinden kaçmış değil. Örgüt buradaki Kürt gençlerini kandırıp dağa çıkarmak için yoğun çaba gösteriyor. PKK bu konuda kısmen başarılı olmuşsa da Caşlar aynı hataları tekrar yaşamak istemiyor. Bu yüzden mümkün olduğunca teröristleri kalelerinden uzak tutmayı yeğliyorlar.

Dünyanın gözünün çevrildiği, çok sayıda ülkenin güç mücadelesi verdiği güney Kurdistan,da hangi ülke daha çok taraftar toplarsa bir adım öne geçiyor. Son yıllarda Türkiye de, güney Kurdistan,da tanınmayan aşiretleri kendi yanına çekmek için devrede. Söz konusu aşiretlerin kaleler dışında yaşayan binlerce akrabaları bulunuyor. Türkiye ile Barzani arasında Caşların affedilmesine dair gizli bir pazarlığın devam ettiği ileri sürülüyor. Bu pazarlık varsa nasıl sonuçlanır binmez; ancak Türkiye bölgede Caş olarak adlandırılan başka aşiretlerle sıkı diyalog kurmuş bile. Temas kurulan isimlerden biri, Zebari Aşireti lideri Arşad Zebari... Zebari Aşireti'nin “Caşlığı“, 1920-30'larda Şeyh Mahmut Berzenci'nin İngilizlere karşı isyan ettiği yıllara kadar uzanıyor. Zebariler de Kürtlere karşı duruş sergiledi. Bu yüzden ismi Caşlıkla anılan aşiret lideri Mahmut Ağayi Zebari Irak güçleriyle birlikte 1940-1974 arasında Şeyh Ahmet Barzani ve Mustafa Barzani'ye karşı mücadele verdi. Zebari Aşireti, iktidarı boyunca hep Saddam Hüseyin'i desteklemişti.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.