Ana içeriğe atla

Qolağası Kerem Bey/Kerem Begê Zirk(î)anî sahipsiz mi?(2)

Kerem Begê Qolağası hakkında bilgi toplamak için daha önce bir çağrı yapmıştım. Bu çağrıda sadece Qolağası Kerem Bey’in ailesinden değil, Zirkan aşiretine mensup kesimlere de seslenmiştim.

Aslında sömürgeci devletlerin yoketmeye çalıştıkları Kürd tarihinin bir çok sırı Kürd aşiretlerinin tarihinde gizlidir. Evliya Çelebi Seyhatnamesinde sayılarını 6000 olarak veriyor.

Zirkan Aşireti’de Kürdlerin en büyük ve eski aşiretlerinden biridir. En azından Kürdlerin Orta Çağ tarihini ve Kürd Beyliklerini kavramak için Kürd aşiretlerinin tarihini bilmek gerekiyor. Tüm Kürd Mirliklerinin temelinde aşiret ilişkileri var ve hatta Selahaddin Eyubî’yi dünya liderliğine çıkaran olay Kürd aşiretlerinin kendisine sunduğu desteğin büyük payı olmuştur.

Eğer birileri Zirkan Aşireti’nin tarihini yazmak isterse, Zirkanların Kürd davası için yürütükleri mücadeleyi anlatırsa kendi içinde dönemlere ve halkalara ayırırsa Qolağası Kerem Begê Zirkî diye bir dönemden yada halkadan söz edecektir.

Belki bu dönemlerin bir kaçı şöyle isimlendirilir:

-Şêx Hesenê Kurdî dönemi

- Timur Begê Zirkanî(1835)

-Qolağası Kerem Begê Zirkanî vs .. vs... vs.. dönemleri..

Kürd tarihçileri içinde Zirkan Beylerinden en geniş şekliyle söz eden Şerefxan Bitlisi’dir.

Şerefxan Zirkan Mirliklerinin ilk kurucusu olan Şeyh Hasan Zirkî hakkında:

“Belagat Meydanının süvarileri ve güzel ko­nulmanın, güzel yazmanın kahramanları olan tarihçilerce açıkça bilindiği gibi Zırkan Beyleri­nin soyu Şam Araplarına ulaşır. Denilir ki: Şeyh Hasan Bin Seyyit Abdurrahman adında bir kişiyi zamanın sarılan, vatanından ayrılmak ve Mardin Vilayetine gelmek zorunda bırakılmıştı. Orada yerleşip kendini ibadete kanaatkarlığa ve çeşitli riyazetlere veren Şeyh Hasan sürekli ola­rak mavi renkli elbise giydiği için halk arasında; "Şeyh-i Ezraki" (Mavili Şeyh) olarak tanındı. Belki de gözleri mavi olduğu için bu adla adlan­dırılmıştır. Sebep ne olursa olsun. Ezrak sözcüğündeki "E" harfi sözcüğün çok kullanılmasın­dan ötürü atıldı ve sözcük halk dilinde "Zirki" şeklini aldı.

Bu Şeyh Hasan büyük ölçüde dindar ve gü­nahlardan sakındığı için etrafında Mardin vilayetinin ileri gelenlerinden büyük bir topluluk meydana geldi. Bunun soncu olarak çağın sultanı kendisinden korku duymaya başladı ve çekin­di. Bu yüzden kendisini Mardin Kalesinde tu­tukladı. N'evarki Şevlim kerametleri açıkça gö­ründü ve Sultan içten gelen bir bilinçle Şeyhin müritlerinin kendisine içten inananların safında yer aldı. Hemen kendisini serbest bıraktı, ondan özür diledi, kendisine her bakımdan saygı ve ik­ramda bulundu ve kızını kendisiyle evlendirdi. Bu durum Şeyh Hasan Ezraki'nin etraftaki halk arasında kadrini arttırdı ve şanını yüceltti. Ölüm Sultanı yakalar yakalamaz, onun yerine Şeyh geçti ve böylece ülke işlerine egemen oldu, ül­keyi kontrolü altına aldı. Çocuklarını o vilayet­teki her nahiyeye Bey ve hükümdar olarak atadı“.diyor.

Şerefxan Şerefname’nin 266-280 sayfalarının tümünü Zirkan Beylerine ayırmış, Derzini, Girdikan(Xizan), Atak(Lice) ve Tercil(Hazro) Mirleri hakkında çok geniş bilgiler veriyor.(Merak eden okuyucular Şerefname’nin sözü edilen bölümlerine bakabilir)

Şerefxan Şeyh Hasan Zirkî’nin soyunu Hz. Ali’ye bağlıyor ve bu konuda bir secere sunuyor.
Şerefxan eserinde Şeyh Hasan Ezrakî’yi bazen “Şeyh” ve bazen “Seyyid” olarak sözetmektedir. Birde Elaziğ’ın Keban kazasının yakınlarında “Pîr Hasan Zerraqi”nin türbesi var. (aynı aşiretten biri olacak) Bu köylerde Zirkî aşiretine mensup bir Kürd topluluğu yaşıyor. Ehli Beyt’e secereleri bağlandığına göre “Seyyid” yada “Pîr” olarak ta adlandırılabilinir. Şerefxan’nın verdiği bilgilere göre Şeyh Hasan Zirkî’nin Ahmed, Süleyman, Kasım, Yusuf ve Hüseyin adlı beş erkek çocuğu vardı.(s.279) Şerefxan bir başka yerde “Şeyh Hasan’ın Derzini’ye gelen oğlulunun adı habildir. Yani Habil diye bir oğlu daha var.

Şerefxan Şeyh Hasan Zirkî’nin yaşadığı dönemi “Selçukların en büyük komutanlarından biri olan Emir Artuk bin Ekseb’in Selçuklu Sultanı adına Amed, Mardin, Harput, Micirgert ve Hasankeyf hükümetini yönettiği” sürece yerleştiriyor.

Şerefxan’nın verdiği bu bilgiler bize Şêx Hasan Zirkî’nin yaşadığı süreci tespit etmeye pek yardımcı olmuyor. Selçukluların komutanı olan Emir Artuk bin Ekseb, yada Türklerin “Eksükoğlu Artuk” dedikleri şahıs 1091 yılında ölüyor. Emir Artuk Merwani Kürd devletinin yıkılışına katılıyor. Fakat bu esnada hareketi yöneten Fahr-d Dewli ile anlaşamıyor ve çekip gidiyor. Zaten daha sonraları Kudüs’a yerleşiyor ve orada ölüyor.. O dönem hâlâ Mardin’de Artukoğullarının hakimiyeti yok. 1106-8 yıllarında Artuk’un oğulları Sökmen ve Necmeddin İlgazi Mardin’i ele geçiriyorlar ve İlgazi buranın başına geçiyor. Meyafarqin’de 1120 yılında Selçuklu Sultanı tarafından kendisine veriliyor.
Şerefxan Şerefname’nin bir yerinde Emir Artuk’un kızını Şeyh Hasan ile evlendirdiğini(sayfa 267), bir başka sayfada Şeyh Hasan’ın Emir Artuk’un kızıyle evlenmeyi reddettiğini bundan dolayı kızı Şeyh Hasan Zirkî’nin oğlu Hasan ile evlendirdiğini yazıyor.(s.279)

Yukarıda Şerefname’ye dayanarak saydığım Şeyh Hasan Zirkî’nin oğulları içinde Hasan adlı bir oğlu yok.
Şeyh Hasan Zirkî’nin Emir Artuk’tan sonra yerine geçtiğini Şerefxan yazıyor. Fakat, Emir Artuk döneminde Mardin vb alanlarda Artukoğulları diye bir yapı yok.

O zaman Şeyh Hasan Zirkî’nin yaşadığı dönem Artukoğulları Beyliğinin daha sonraki süreçlerine denk geliyor. Yada Emir Artuk diye bir başka komutan geliyor.(Fakat, Artukoğulları beylerinin listesine baktığım zaman böyle bir isimle karşılaşmadım)

Sonuç olarak Şerefxan’ın verdiği bilgilerden itibaren Şeyh Hasan Zirkî’nin yaşadığı dönemi tespit etmek zor.

Aslında Şeyh Hasan Zirkî hakkında Şerefxan öncesi kaynaklara bakmak lazım. Şerefxan’ında Şerefname’ye yazmak için geniş bir şekilde yararlandığı İdrisî Bitlisi dir. İdrisî Bitlisî’nin eserleri Kürd tarih çalışmaları için ciddi bir şekilde irdelenmeleri gereken kaynaklardır. Her ne kadar bize fazla yardımcı olmasa da İdrisî Bitlisî de Zirkan Mirleri üzerine duruyor. İdrisî Bitlisî Zirkan Mîrlerinden sözederken Ahmed Begê Zirkî için şöyle yazıyor: “Diyarbekir cıvarındaki bütün Kürdistan beyleri, soyluluk ve seyyidlikle adlanmış olan Ahmed Bey zorraki,(Zirkî olacak yanlış çeviri var-Aso) Atak kalesini, Meyafarqin şehrini ve başka yerleri zaptedip kızılbaşın zulmünden kurtardı.” ...(İdrisi Bitlisi, Selimname, sayfa 254) Bunu İdrisî Bitlisî İran Şahı Şah İsmail ile Çaldıran Savaşı öncesi Diyarbekir çatışmalarına atıfta bulunarak yazıyor.

İdrisi Bitlisi bir başka yerde ise Kürd beyleri 40 bin askeri güçle Farslarla yapılan çatışmanın sol kolunda yer aldıklarını ve “kendisinin Kürd taife krallarıyla Osmanlı komutanları arasında uyum ve anlaşmayı sağlamak için yerini aldığını” yazıyor. Bu Kürd taife kralları içinde Ahmed Begê Zirkî’nin de ismini sayıyor.(age, sayfa 279)

Yine Şah İsmail’in eniştesi olan Eyyubî Kürdlerinden Melik Halil Eyyubi’den sözederken Zirkanların Hasankeyf kalesini kuşatmasından söz ediyor. Bilindiği gibi Melik Halil Eyyubi Hasankeyf Mirlerindeydi. İran Şahı’nın eniştesiydi. Şah Kürd mirlerini tutukladığı zaman onu da tutukluyor ve hepsinin mülklerini kendi adamlarına veriyor. 1514 yılında yapılan Hasankeyf savaşına Zirkîlerde katılıyor ve Melik Halil Eyyubi’nin atalarının mülkü olan Hasankeyf teslim ediliyor.

Devam edecek

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.