En yoğun siyasal trafikler, yoğun ilişkiler, gizli görüşmeler siyasetin sessizliğe boğulduğu dönemlerde yaşanır.
Bu siyaset, adı üzerinde, herkesin bildiğini sırra dönüştürme mesleği. Toplumun fısıltıyla, ya da dedikoduyla konuştukları siyasetin kapı arkalarında konuşulur aslında.
Geçen gün, PDK Başkanı Barzani Türkiye'ye geldi. "İmaj ve görüntü" siyaset yanılsamaları dışında, kamuoyuna hiç bir şey yansıtılmadı.
Derken, BDP vefasız tarihin bir ayağını kırarak nihayet diplomasi yoluna koyuldu. ABD'ye "nasıl ve neden" gitti sorularından çok "kimlerle ve neler konuşuldu" soruları gündeme geldi.
Bizim akıl adamlarımız, avukat mesleğini siyasete icra edenler, "bayrakla sorunumuz yok" diyerek, yeni politikanın start fişeğini sıkmış oldu. Bazı Kürt aydınlar, yine boğazını yırtarak, kalemini hiddetlendirerek yaza durdular. Hasip'in "siyaset hasipliğini" sorguladılar.
Sonra nereye, BDP Türk "şehit" askerinin cenazesinde, "bayrakla sorunumuz yok, bu bayrağı korumaya gerek yok" diye yolu devam etti.
Perde aralandı, yol göründü anlaşilan. Önce perdeyi bir aralayalım:
Erdoğan'ın "Araplaşarak arapları fethetme siyaseti" iflas etti. İsrail karşitlığıyla kahramanlığın Ortadoğu da sökmeyeceğini anladılar. Araplar Akp'nin şark kurnazlığını yutmadı.
Erdoğan'ın, Suriye siyaseti geri tepti. ABD ve AB'nin destek vermediği politakaların gerçekleşmeyeceğini sonuçta anladılar. Şimdi "nasıl çark edebiliriz" siyasetini yapmaya çalisiyorlar. Şimdi NATO'nun Türk ırkçılığına uygulanması gereken 5. Maddesini, Suriye için haykırıyorlar.
İran politikasında "kısa ve orta vadeli gerginlik stratejisi" ile İran'ı nötralize edeceğini düşündüler, ama olmadı. Farsın islam geleneği Türkün halife islamlığına baskın gelerek, Ortadoğu'da islam adına hükmetme siyasetini Türklere kaptırılmayacağını anladılar.
Ve gelelim görünen yolun sonunda Kürtlere!
Türklere kala kala bir Kürtler kaldı. "Türkün türkten başka dostu yok" demiştiler ya. Biz buna, Kürtleri de ekleyelim. Zor günde Türkün Kürten başka dostu yok, diye. Nakşi lider şeyh Abdelkader "zor günde Osmanlı kardeşlerimize sırt çevirmeyiz" diyerek ispatlamıştı dostluğunu! Tarih bu, bizde bu tarihin çocuklariyiz!
Güney Kürdistan, kaba bir deyimle ekonomik olarak Türkiye'ye bağlı. Hani sol literatür de "kapitalizm bir ülkeyi önce ekonomik olarak fetheder, sonra siyasal olarak" tanımlar ya, aynen öyle bir bağımlılık. Geleceğin başkanlığına soyunan ve bunun Türk dostluğundan geçtiğini sanan Neçirvan Barzani frenini alamamış olacak ki, "Erbil İstanbul'dan daha güvenli" diyerek, daha büyük grupları Güney'e davet ediyor. Ekonomik olarak Türkiyelileşen Güneyde Türk dili de bayağı cazip olmalı ki, en çok dinlenen şarkıcılar Türklermiş.
Türkler, Ortadoğun'un her tarafindan kovuluyor. Politikaları iflas ediyor. Bir tutunacak dalları kalmış, o da Kürtler.
Araplarla çelisen Güney Kürtleri, Türklere çiçek uzattığına göre; Türkler çiçegi değil dallarını, sonunda da köküne talip olacaklarını bilmeyen var mı?
Güneyin kökünü almak isteyen Türkler, Kuzeyli siyasetçilere bir gül sunmuş olacak ki, bayrak sevdası bu kadar gündemde. Erdoğan, "yeni anayasının yazımına başlandı" diye açıklaması boşuna olmasa gerek.
Kuzey de ise anayasal vatandaşlık ile sonuçlanacak bu plan kapı aralarında konuşulacak kadar gizli mi acaba?