Ahmet Kahraman en iyi Kürt yazar ve gazetecilerden biridir.
Yazilari her Kürt tarafindan okunmalidir.
Işte Ahmet Kahraman'in Yeni Özgür Politika'daki son yazisi:
“Cekler, caklar...”
16 Haziran 2011
AHMET KAHRAMAN
“Sendika ve grev” gibi deyimler, daha yeni yasaklar çemberinden fırlamış, güçlü Lokavtla barikatlı grev hakkı, Çalışma Bakanlığı sırasında çıktığı için, Bülent Ecevit, bugünkü AKP’lilerin babaları dilinde, “kızıl Komünist” listesine alınmıştı.
Oysa kapitalizm, iç pazara yönelik üretim tarzından, çoktan çok uluslu şirketler düzenine geçmiş, grev, “devrimci eylem” olmaktan çıkmıştı. Ama Türk solcuları (her dönemin Kemalistleri) yeni keşfettikleri için, hala devrimci hamleydi. Eski dost Hasan Hüseyin (Kormazgil), “Kavel grevi”nin destanımsı şiirini yazıyordu.
Zonguldak kömür kuyularında patlama olmuş, işçiler ölmüştü. İşçi kavramı yeni keşfedildiği için kıymetli, basının ilgisi büyüktü. Meslek yolunun başında, gencecik bir gazeteci olarak ben de Zonguldak’a giden gazeteci grubundaydım. Ama arazide yolumuzu kaybetmiştik. Çamura bata çıka bayırlarda, bata patlamış kuyuları arıyorduk. Bir tepede, ellerinde kazma, kürekleriyle bir grup işçi belirince, kurtarıcısını bulmuşların ruh haliyle sevinmiştik.
Uzaktan bağırıpi, el, kol hareketleriyle yardım isterken, Ulus gazetesinin nükteleriyle ünlü foto muhabiri Hüseyin Ezer, “Kahraman, bunlar seninkiler, söyle bizi kurtarsınlar” diye takılmıştı bana. Ne de olsa, sol görüşlere açık, Çetin Altan’ın her gün “sosyalizmin alfabesi” niteliğinde yazılar yazdığı Akşam gazetesinin muhabiriydim. Hüseyin Ezer’e gülümsemekle kalmadan, kurtarıcılarımızın, “kahrolsun Koministler” (Demirel, o dönemde başta basın, emeğin hakkını arayan herkesi Komünistlikle suçluyordu) diye haykırarak, canımızı almaya koştuklarını gördük. Telefat vermemek için, tilkilerin hücumuna uğramış, keklik yavruları misali kaçıştık.
Oysa, herkesin hayal dünyasındaki doğrusu kendince, ama gerçek tekti. Türk Faşizmi insan ruhuna girmiş, vicdanları altına alıp, ezmiş, puç etmişti. Daha geçen gün, İsrail’de sokağa dökülen kitleler, devletlerinin Filistin politikasını protesto ediyordu. Buna karşılık Kürdistan kırk bin evladını, dört bin köyünü kaybetti. Dört milyon Kürt mültecileşti. Tek tek demokratların dışında dincisi, Kemalist solcusu, üniversiteleri, işçisiyle Türk kamuoyunda, kitlesel dal kıpırdadı mı?
O nedenle her kazmalı, kürekli, atölye ya da fabrika çalışanı, klasik söylemli işçi sınıfı bireyi değildir. Sınıfsallık bir bilinçtir. TC’de bu bilinç, kişi ötesine taşmamış, kitleleşmemiştir. Ayrıca, Türk işçi sınıfının “Kürtler” diye bir dertlerinin olmadığı da ayandır.
Son seçim, sonuçlarına bir bakın: İstanbul ve İzmit’in “işçi sınıfı varoşları” imam fetvasıyla grevi günah ilan eden AKP ile ırkçılık kulvarındaki rakibi MHP’nin kaleleri olarak çıktılar karşımıza.
Ve, hüznü seyreleyin ki, Kürt ana, babadan olma, ama Kemalist aşıyla zehirlenmiş kimi Tunceliler “mazlum işçi sınıfının uluslararası dayanışması” naraları ata ata, Dersim halkını mazlum Kürdistan’ın adayı Ferhat Tunç’a karşı boykota çağırıyordu. Başı ezilmiş babası, beşikte süngülenmiş teyzesi, halası, ırzına geçilmiş ninesinin onur davasını süren Kürdistan kurtuluş hareketinin adayı Ferhat Tunç’a karşı, Dersim’in ölüm fermanını uygulamış ve hala rejimin baş bekçisi olan CHP’nin kişiliğinde ırkçı TC’ye, yandan çarklı destek sunuyorlardı.
İki ay önce yazdığımı, son seçimlerin iz düşümünde özetleyerek tekrarlıyayım:
Kürdistan ulusal kurtuluş savaşı veriyor; yalnız sınıf mücadelesi yürütmüyor. Ayrıntılarsak, Kürdistan yarası bir bütün ve tüm Kürtlerindir. Özgürlük tutkusu şıvanı, gavanı, işsizi, çalışanı, topraklısı, topraksızı, şehirli ve köylüsüyle bütün bir halkın ortak özlemi, postal altı hayat herkesin baş derdi…
Ekonomik olarak insanca yaşama özlemi, emeğin hakkı ötelenmiyor, yadsınıp, kenara atılmıyor, ama Kürdistan’ın şu anki sorunu, baş önceliği, birinci hayali hiç bir işgalcinin yapmadığını reva gören, senyörlerin köleye yapmadığını uygulayan, savaş esirlerinin karşılaşmadığını dayatan zalimden kurtulmaktır.
Bu konuda işgal halkları, esirler özgürdü; ama Kürtlerin sevinip, gülmeleri bile izinle. Daha dün Şırnakta, seçim sonuçlarına sevinen Kürtlerin üstüne bomba atıldı. Hastaneye zehirli gazlar şırınga edildi. Polis ve asker baştan başa “gülme lan” naralarıyla hücumdaydı.
“Cek ve caklarla” umut dağıtanlar kızacaklardır, ama AKP’nin yeni döneminde köklü değişim beklemek, beyhude hayaldir. Seçim kampanyası boyunca ırkçı naralar atan, batı basınının deyimiyle “Sultan Recep”in tek derdi, amacı, “Türk-İslam sentezi” kokulu “yeni Atatürk” olmaktır. Anayasa değişikliğine dair, ifade ettiği murad, budur. Kürdistan’ın kazanımları, çocukları nasılki yasal dayanakları olmadığı halde, Kürtçe konuşma ve Kürt varlığını çekip, inkar ayaklarının altından aldılarsa, yine öyle olacaktır. Kendi güçleri, iradeleriyle elde edebilecekleri kadar…
[email protected]
Okunma: 378