Ana içeriğe atla

DÇG NUN AVRUPA TOPLANTISINDAKİ KONUŞMA

  Sosyalist Blokun yıkılmasından sonra dünya’daki değişimlerin odak noktası orta-doğuya kilitlenmiş ve kürdistanda bu değişimlerin etkisinde yeniden biçimlenmektedir. Kürdistanın Kuzeyindeki politik saflaşmalar yeniden biçimlenmektedir. Eski politik yapılar yeni döneme uyum sağlamada  hem gecikmiş hem de uyum sağlamakta zorlanmaktadırlar. Kürdistanın Kuzeyinde yeni politik saflaşmalar üç alanda olmaktadır.1-  Kürdistan sorununa misak- i milli anlaşıyı içinde çözüm arayanlar. Bu cephede, TC nin klasık kürdistan politikasını sürdürmekte ısrar eden, kürtlerin varlığını tanımıyan, asimilasyon ve şidet ile, imha ve inkar ile kürtleri türkleştirerek çözmekte ısrar eden ve hala hakim egilimi savunan güçler, MHP-CHP merkezli sağ ve sol varyantları olan güçlerdir. Bu cephede ikinci bir güç olarak, yine üniter devlet ve misak-ı milli içinde, yine birinci güçlerin sloganı olan tek devlet, tek bayrak tek ulus kavramlarını benimsiyerek kürtlerin varlığının tolere edilmesi, yani kabul değil tahamül edilmesini, kürtçenin serbestçe kulanılmasını, kültürel faaliyetlerin yürütülmesini, güneydoğu sorununu gündemleştiren partilerin sarbest bırakılmasını ve af çıkarılmasını talep eden, birinci güçlerin  yüzyıllık “türk ulusu yaratma”  ıkçı politikalarına “demokratik türk ulusu yaratma” espirisi ile itiraz eden güçlerdir. Bunlar İmralı konseptini kabul eden DTP  ve bazı türk aydın guruplarıdır. Bunların hareket noktası TC nin demokratikleşerek çözümün gerçekleşeceğidir.2-ikinci kesim islamcı kesimdir. Kürdistanın kuzeyinde gelişen eğilimdir. Genel olarak islam ülkelerinde, sosyalist blokun çöküşünün bıraktığı boşluğu politik islam doldurmaya çalışmaktadır. Ama islam bir dindir ve politik sorunlara hele hele kürdistan sorununda referans değildir Politik sorunlar dünyevi dir ve çözüm yolları bilimsel politik yaklaşımlardır ve çıkarların formüle edilmesidir güç dengelerinin hesaplanmasıdır. Dinin politikleşmesi olsa olsa bölgeye hakim olan politik güçlerin çıkarına hizmet etmedir. Nitekim din  ülkemizde sömürgecilerin elinde   sömürgeciliği kılıflama aracı yapılmıştır. Din  araplar, farsiler ve türkler tarafında milileştirilerek kürdistandaki sömürgeciliğin güçlü dayanakları yapılmıştır. Bugün Kürdistanın kuzeyinde gelişen islami akımda KUKM karşı konumlanmaktadır. Benden önce konuşan Partiya islami ye Kurdistan PİK  bu konuda önemli görevler düşmektedir. Ulusal çıkarları öne aldıklarını ve dinin sömürgeciler tarafından kulanılmasına müsade etmiyeceklerini söyliyen ve kendiilerini  KUKM içinde gören, dost ve Mütefik PİK  müslüman kürtler içinde sömürgecilerin bu politikalarını deşifre etmelidir. Din politikaya bulaştırılmamalıdır. Bakın El Kaide nin islami hareketlerin Afganistanı Irakı Lübnanı Filistini ne hale getirdiklerine. Sudanı, Suudi Arabistanı  İranı nasıl yönettiklerini. İslam Kürdistan  sorununun çözümü için bir referans değildir, geleceğe ilişkin bir reçetesi yok. Ahirete ilişkin reçetesinin var olduğu söyleniyor,  ama biz bu dünyadaki sorunlardan bahsediyoruz, ahirete herkes kendisi ile sorumludur kendisi ile alahı arasındaki  özel ruhani sorunudur. Ülkemizin kuzeyinde islamın politik faaliyetleri büyük boyutlara varmıştır. Alternatifsizlik, yoksullaşan kitlelerin  umutsuz arayışları,  mevcut ankara hükümetinin tesviki ile  islami akımlar hızla  gelişmektedirler. Bu gelişmeyi TC nin  teşvik ve kontrol ettiği belgelenmiştir. Diger tarftan, suudi merkezli,  İran merkezli islami akımlarda kürdistanda faaliyetlerini artırmış, şeyhlerin otoriteleri güçlenmiş, çaresiz yoksul  kitleler dayanışmadan yararlanmak ve kedisini ifade edebilmek için mürit olarak  tekkelere bağlanmaktadır.3- Kürdistandaki üçüüncü cephe ise ulusal demokratik cephedir. Bu  cephedeki  örgütler, TC nin militarist güçleri  ile PKK tarafından sindirilmiş ama yok edilememis, ama artık değişen dünya ve ülke gerçekliği karşısında eski  politikalarının hükmü kalmamıs, siyasi ve örgütsel olarak ömrünü doldurmuş örgütlerdir. Bunlar bugün yeni  değişen dünya ve ülke koşullarına uygun çıkış yapma arayışı içindedirler ki bu toplantı bu çabanın bir parçasıdır.Bu cephe, kanuniliği değil muşruluğu temel alıyor çıkışı için. Bu cephe kürdistan sorununu  misak-ı milli zihniyeti ile  değil, kürt milletinin iradesi ve çıkarları ile  dünya ve  bölge güçdengeleri içinde bir çözüm arayışı içindedir. Bu cephede hem federasyonu hem bağımsızlığı savunan kesimler var. Bu cephedekiler federasyonu da bağımsızlığı da savunan gülerin ortak duruş ve ortak tavır koymalarını benimsiyorlar.DÇG  bir partiyi hedeflemekten çok, bu üçüncü cephenin temsilciliğini ve örgütlüğünü yaratmalıdır. Bir parti  farklı  düşünce ve hedefleri olan bu kesimi bir arada tutamaz. Dolayısıyla  ulusal kurtuluşçu  güçleri bünyesinde toplıyan bir çatı örgütlüğü gerekir.Bu çatı altında bağımsızlığı da federasyonu da savunan güçlerin birarada çalışmanın hukuku yaratılmalıdır. Güney Kürdistan’da önemli işler başaran Bereyi Kurdistan bir örnek olarak araştırılmalıdır. Ulasal demokratik güçleri kapsıyan bu çatı örgütünde, siyasi parti ve guruplar, meslek örgütleri, sivil toplum örtgütleri temsili olmalıdır. Düşüncem, bu çalışmaların bir parti ile değil, bir çatı örgütü ile,  ismi önemli değil, içeriği doldurulmuş, misyon üstlenmiş  ücüncü cephenin temsilciliği yapan bir yapılanma ile sonuçlanmalıdır.Burada kürt aydınlarına ve siyasetçilerine hakim bir yanılgıya değinmek istiyorum.Sosyalist akımın kürdistanda bıraktığı boşluğun bir sonucu,  denizde yılana sarılır gibi kimileri islama sarılırken kimileri demokrasiye sarıldı. Ne islamın ne demokrasinin ulusal sorunun çözümünde bir bağlantısı yoktur.Demokrasi ile ulusal sorunun, demokratikleşme ile ulusal sorunun cözümü  arasında bire bir bir bağ yoktur. Herkes bir demokrasidir tutturmuş gidiyor. Sözkonusu edilen kürtlerin kendi demokrasisi değil, türk demokrasisidir. TC nin demokratikleşmesi ile kürdistan sorunun çözüleceğini  bugüne kadar ne bu tezin savunucuları ortaya koymuş ne de ben anlamışımdır. Türkiyede demokrasi ile kürdistan ulusal sorununu çözmek isteyen tezin sahipleri, kürdistan sorununu dil ve kültür sorunu olarak görüyor ve türk demokrasisi içinde bu taleplerin karşılanmasını istiyor. Bu tez AB nin  DTP nin ve bazı çekincelerle  türk siyasi partilerinin tezidir. Bazı kürt aydınları ve partileri de işin özünü  kavramadan, bu teze sarılmaktadırlar.Sorunu doğru koyalım. Ulusal sorun sadece dil ve kültür sorunu değildir. Ulusal sorun bir toprak sorunudur, yani ülke sorunudur. Kürt ulusu ve Kürdistan diye bir ülke vardır. Ulusal sorun, baskı altındaki uluslarda ve sömürgelerde, emekçilerin kendi emeğine sahip çıkma sorunudur, emeğile yaratattığı zenginliklere sahip çıkma sorunudur,  yarattığı sermaye ve işgücünü kendi toplumsal  çıkarları için kulanma sorunudur, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip çıkma sorunudur, kendi  geleceğini  on yılık yirmi yıllık  planlamalarla belirleme ve karar verme sorunudur, kendi kendisini  siyasi ekonomik kültürel askeri  olarak örgütleme sorunudur, halkın kendi özgür iradesi ile  iktidarını belirleme  sorunudur, kendi özgür iradesi ile başka uluslarla birleşme veya itifak yapma veya ayrılmaya karar verme sorunudur.  Demokratik bir devletin başka ulusları boyunduruk altına almıyacağına inananların aksine, tarihi ve günümüzün gerçekleri göstermektedir ki en büyük sömgeci devletler demokratik  devletlerdir. Demokrasinin beşiği batı Avrupa devletleri hem geçmişte hem günümüzde en büyük sömürgeci devletlerdir.  Demokrasinin en son halkası olan AB içinde hala  ulusal sorunlar  var ve AB projesi de  bir çözüm üretemiyor. Uzağa gitmeye gerek yok,bu konuda en iyi örnekleri kendi yakın tarihimizde görebiliyoruz. TC demokratik adımlar attıkça  kürt sorunu daha ağırlaştı. 1960 darbesi ve anayasası türkiyede kısmı demokratikleşme yarattı ama  Kürdistanda ulusal baskı katmerleşti,  köy baskınları yaygınlaştı,  kürtçe resmen yasaklandı,  köy dağ yöre adları türkçeleştirildi, devletin o güne kadar ulaşamadığı kırsal kesime türkçülük sırınga edilmeye, kürt aydınları tutuklanmaya başlandı. Demokrasi açışında bir adım ileri olan Türkiyede Kürt veya Kürdistan sorunu, Irak Suriye ve İrandaki kürt sorunundan daha da kötü ve zor durumdadır. Bu ülkeler, demokrasi açısında daha geri ama kürt realitesi kabul edilmiş hatta  güdümlü de olsa ırak gibi kanlı baas diktası altında kürt kurumları kabul edilmişti. Ama türk “demokrasisi” kürdistan gerçekliğini imha ve inkar ile çözmeye çalışmıştır.Kısaca Kürt milli problemi,  türk demokrasisi ile çözülmez. Bizim demokrasi mücadelemiz, TC nin demokratikleşmesi ile de bir bağlatısı yok. Bizim demokrasi mücadelemiz, Kürt milletinin kendi iradesini ortaya çıkarma, kendi kendisini demokratik bir mekanizma ile yönetme, ya ayrılıp kendi demokratik devletini  kurması ya kendi iradesi ile  demokratik bir devlet ile  itifak ve birleşme  mücadelesidir.Biz  Türkiyede demokrasi mücadelesinin gelişmesine kayıtsız değiliz, destekliyoruz. Türkiyenin demokratikleşmesi  kürdistan sorununun çözümü ile direk bir bağı olmasada, sorunun  çözümümünü daha sancısız kılabilir. Demokratik bir türkiyede, türk halkı ve aydınları TC nin kürdistandaki  katliam ve soykırımlara karşı sesisini yükselme imkanı olur,  türk –kürt diyoloğuna imkan sağlar, sorunların  tartışılmasına olanak saglar, ama  TC nin demokratikleşmesi otomatikman  kürdistan sorunun çözüm sonucunu doğurmaz.Bir notkaya daha kısaca değinmek istiyorum. Ücüncü cephede federasyon ciddi bir şekilde kabul görüyor. Bugün güney kürdistanda fiili olarak bağımsız bir kürdistan devleti var. Ortadoğuda çok hızlı ve radikal dönüşümler yaşanıyor. Bu kürdistan’ın parçaları arasında da yaşanıyor. Kürdistanın  parçaları güney kürdistan merkezli çok hızlı bir ekonomik siyası ve kültürel entegrasyon süreci yaşanıyor ve parçalar yakınlaşıyor. Kuzey ve güney Kürdistan arasında bugüne kadar görülmemiş bir entegrasyon gerçekleşmiştir.Öyleki  Güney Kürdistan siyasi ve İdari olarak hernekadar ırak içinde ise,  ekonomik,  kültürel ilişkileri  Iraktaki araplardan çok kuzey kürdistan iledir. Güney Kürdistanın ilişkileri Güneydeki araplarla kesilse çok fazla etkilenmez ama Kuzey kürdistanla kesilmesi halinde kendi kendilerini ikame etmekte çok zorlanacakları boyutta bir ilişki  gelişmiştir. Bu kürdistanın parçaları arasında geleceğe ilişkin birlik zemini de yaratmaktadır. Federasyonu Türkiye ile savunanlar acaba güney kürdistan ile de federasyonu düşünüyorlarmı. Kürt ulusal devrimci güçleri, kürdistanın parçaları arasında birlik ve federasyonu tartışmalıdır. Yönümüz Ankara ya değil Hewlere  çevirmenin zamanı gelmiştir. Mevcut suni sınırları evela beyinlerimizde silelim ve parçalar arasında gelişen ilişkilere uyğun çözümlere yönelmeliyiz.DÇG yukardaki noktaları çalışmalarında gözönünde tutacağı umudu ile hepinize başarılar dilerim.DAVUT KURUN  

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.