Ana içeriğe atla
Submitted by Rêvebir on 26 June 2014

Sayin Hasan Doğan Kürdistandaki Son Gelişmleri Değerlendiriyor.

Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz ”Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.

Hasan Doğan: Merhaba kek Aso ! Öncelikle tesekur ediyorum. Bana bu imkân tanıdığınız icin. Hepimizinim bildiği gibi 10 Haziran'da başlayan süreç devam ediyor. Bu surecin birden başlayan bir şey olduğuna inanmıyorum. Sorunun özünde 1400 yıllık bir kavga olduğu kanişindeyim. Tarih irdelendiğinde bu kavganın defalarca tekerrür ettiğini görürüz. Bu güne dönersek ABD’nin bölgeden çekilmesi ile beraber Maliki Bagdat'ta bir Shia sultası kurdu. Bu sulta Sünniler üzerinde katmerlice uygulandı. Irak anayasası eski devlet aparatı içerisinde yer almış BAAS’lıların yeni süreçte devlet erki içerisinde yer almalarına olanak vermiyordu. Bundan hareketle Sünniler BAAS’lı olsun olmasın bu maddeyle bir biçimde sürekli ötelendiler. Shialar içerisindeki eski BAAS’lılar hiç bir baskıya maruz kalmadan yeni süreçte yine kilit noktalara yerleştiler. Bu durum aslında çok önemli olmakla beraber tartışılan bir durum olmadı. ISID'in Musul'u ele geçirip ilerlemesi sıradan bir operasyon değildir. ISID'in gucu ne böyle bir şeye yeterli nede öyle sinildiği gibi güçlü değildir. ISID gerek Arap aşiretlerinden gerekse BAAS artıklarından ciddi yârdim gördü. Bir anlamda ISID bir çatı örgütüne dönüştü de denebilir. Yine Maliki rejiminden de yârdim gördüğü su götürmez bir gerçektir. Musul ve birçok bölgede Irak askeri gücü hiç bir direnme göstermeden adeta birçok bölgeyi teslim ettiler. Bu bölgeler içerisinde Musul'un teslim edilmesi en önemlisidir. ISID Suriye sahasında belli oranlarda İran’dan yârdim gördü. Öyle sanıyorum ki ISID sağ gösterip sol vurdu gibi bir durum yasandı. Maliki rejimi ISID'i Kurdlere karsı kullanma hesabi içerisindeydi. Lakin bomba kendi evlerinde patlamış oldu. ISID'in yürüttüğü bu operasyon bir bakıma bir Sünni ayaklanmasına dönüştü denebilir.

Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların (Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?

Hasan Doğan: ISID'in Musul saldırısı biliniyordu. Yani Maliki rejimi bu saldırıdan haberdardı denebilir. Maliki rejiminin hesabi ISID'in kontrol edilebilirliği üzerineydi. Yukarıda belirtiğim gibi bomba evlerinde patladı. ABD ve yakın dostalar da sorunundan haberdardılar. ABD’nin yaşanılanlar karsısında tepkisiz kalması aslında Maliki rejiminin kurduğu tuzağa düşmesi ile açıklanabilir.

Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenositlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?

Hasan Doğan: Sykes-Picot Antlaşması ile parçalanan bu coğrafya Güneyin oluşumu ile beraber objektif olarak Sykes-Picot'tu parçalamıştı. ISID'in son operasyonu ile beraber Sykes-picot birçok yönüyle işlemez hale gelmiştir. Ama bu Sykes-picot'un yırtılıp atıldığı anlamına yorumlanamaz. Çünkü hala söz konusu antlaşma kaynaklı birçok devlet yaşamlarını idame ettiriyor. Kurdlerin Sykes-picot'un kendilerini bağlayan bölümüyle ilgili olarak fazla bir çaba içerisinde oldukları kanısında değilim. Kurdler hala sorunlarını mevcut statükolar içerisinde çözme eğilimindeler. Yine söz konusu antlaşmayla ilgili olarak Fransa ve İngiltere’nin rahatsızlıkları olduğu biliniyor. Buna karşın Kurdlerin tavrı bir muamma olarak devam ediyor.

Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve birçok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, (Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dâhil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?

Hasan Doğan: Yukarda da belirtiğim gibi Kurdler kendi sorunlarının çözümünü statüko içerisinde arıyorlar. Bu yanlış Kürdleri doğal olarak Irak’taki çatışmalarda taraf durumuna getiriyor. Saddam rejiminin yıkılması sonrasında Irak tamamen bir kargaşaya gömülmüştü. Bu kargaşanın sonlanmasında Kurdler belirleyici oldular. Kurd ve shia ittifakı ile aşılan bu kargaşa durumu Irak’ bugüne taşırken Maliki gibi bir canavarda yaratmış oldu. Hepimizin bildiği gibi Irak birçok tarafları içinde barındıran bir devlettir. Taraflar arasından en az ikisinin ittifakı olmadan Irak’ta merkezi bir yapılanma oluşturmak mümkün değildir. Saddam sonrası Kürdler Shialar ile bir ittifak kurup Irak’ın dağılmasını engellediler.

Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb. yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?

Hasan Doğan: Bugün gelinen durumda yaşanılan şey bir mezhep çatışması altında yürütülen iktidar savaşıdır. Kurdlerin bu savaşta taraf olması Kürdlere faydadan çok zarar getirir. Kürdlerin tavrı kendi bölgelerini korumak ve geliştirmek üzerine kurulu olmalıdır. Yine Kürdistan'dan kopartılmış bölgelerde kalıcı egemenliklerini sağlamalıdırlar. Bu bölgeler bugün fiili olarak Kürdlerin denetimine geçmiş bulunuyor. Yani 140.ci madde fiili olarak yerine getirilmiştir. Bu durumun korunması Kürdlerin oluşturacağı politikanın temelini oluşturması gerekir. Kürdler uzun bir dönemdir mevzilenmelerini Shia ve Sünni ikilemine göre yapa geldiler. Bu, bir yanlıştı. Yaşanılan coğrafyada anlamı olsa da dünyada böyle bir şeyin karşılığı yok. Bu karşılığı olmayan mevzilenmeden Kurdler uzaklaştıkça dünyayla daha da yakınlaşma sansına sahip olurlar. ISID doğrudur tipik bir Arap milliyetçisi görünümü çiziyor. Lakin ISID'i besleyen şey sadece bu değil. Mezhep amirliği kadar bölge devletlerinin hesap kitaplarda unutulmamalıdır. ISID ayni zamanda Shia hilalinin önünü kesme projesidir. İran ve Suriye arasındaki bağı kesip Lübnan da İran ve Suriye rolünü milimize etmeyi amaçlıyor. ISID nasıl ki Kürdler ile Shialar arasında bir tampon görevi görüyorsa Kürdlerde İran ve Sünniler arasında bir köprü görevi görecektir. Bu durum düşünülür ise Sünniler ve Kürdler arasında bir çatışma olanaklı görünmüyor. Tabi yeni oluşacak dengeler içerisinde İsrail'in duracağı yerde daha fazla önem kazanacaktır. Bati ittifakı ve ABD’nin Irak’ın parçalanmasından yana tavır almaları durumunda istikrarın Kürdistan’dan geçtiğini gerebilecekleri kanişindeyim. Tabi Kurdler de mevzilenmelerini yeniden gözden geçirmek zorundalar.

Aso Zagrosi: Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve ”Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?

Hasan Doğan: Kürdler mevcut durumda yeniden bir Irak çimentosu olmak zorunda değiller. Güçlü bir Irak'tan ise çok parçalı ve güçten düşürülmüş bir Irak Kürdlerin yararınadır. Dolayışıyla Kürd politikası güçsüz bir Irak üzerine inşa edilmelidir. Kerkük ve Musul konusunda Sünnilerin taleplerinin var olduğu bir sır değil. Lakin bu konuda görebildiğim kadarıyla bir konsensüs var. Hemrin dağlarının ardı doğal sınır olarak kabul ediliyor. Musul konusunda yine Diclenin iki yakası Dicle nehri ile doğal sınır olarak kabul edilmiş gibi bir durum söz konusudur. Musul çevresindeki Kürd toprakları zaten Kürd kontrolüne girmiş ve 140.ci madde kapsamındaydı. ABD ve Beyaz Sarayın Irak sorunundan yanasımı Irak’ın bütünlüğü temelindeydi. Bu durum bugün için ne kadar geçerlidir diye bekleyip görmek gerekir. ABD sorunu sadece bir terör sorunu olarak görmüyor. Siyasi boyutları olduğu kanişini defalarca son günlerde açıkladılar. Bu açıklamalar bize sorunun çok boyutlu olduğu konusunda ipuçları veriyor. Sayın Mesud Barzani'nin Sünni ve Shialar ile ilişkiye geçmesi gerekir. Lakin bu ilişkiler Kürdlerin bütün taleplerinin karşılanması durumunda değerlendirilmelidir. Kürdler tekrardan parçalanan Irak’ın çimentosu olmamalıdırlar. Bu birçok soruna temel teşkil eden bütçe, petrol ihracı ve gelirleri, savunma ve silahlanama konularının yanı sıra Kürdistan sınırlarının kabulü ve 140 maddenin kayıtsız şartsız uygulanması gibi şeyler garantilenerek Bağdat ile ilişkiler yeniden düzenlenebilir.

Güney Kürdleri bugün için Irak'tan kopmayı göze alacak durumda değiller. ABD Dışişleri Bakanı ile yapılan görüşmeye sayın Norşirwan Mustafa'nın katılması bana çok manidar geldi. Irak için yeni Cumhurbaşkanı olarak öne çıkan bir ismin bu görüşmeye katılması öyle sanıyorum ki birçok şeyin nasıl cereyan edeceğini açıklıyor.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşalttığı Kerkük vb. yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?

Hasan Doğan: Zaten şu an itibariyle Kürdistan’dan kopartılmış tüm bölgeler Peşmergenin denetimindedir. Fiili olarak tartışmalı tüm bölgeler Kürdistan’a bağlanmıştır. Mevcut durumda İran’ın direk katılacağı bir çatışma ortamının olmadığı kanişindeyim. Ama İran ve bölge devletleri adına devam eden bir vesayet savaşı zaten Batı Kürdistan ve Suriye de devam ediyor. Bu vesayet savasının bir bölümü de Irak’ta mezhep çatışması altında devam ediyor.

Aso Zagrosi: Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçırvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delegasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?

Hasan Doğan: Güney yönetiminin Türkiye ile kurduğu ilişkiler birçok yönüyle stratejik ilişkilerdir. Bu ilişkilerin getirisi kadar götürüsünde olduğu bir gerçek. Bu ilişkiler Kuzeyi doğal olarak etkiliyor. Nereye kadar sürdürülebilir bir ilişki olduğunu kestirmek zor olduğu kadar kolaydır da. Mevcud durumda ki Kürd mevzilenmesi bağımsızlık ilan edebilecek bir durumda uygun değildir. Yine bu mevzilenme kaynaklı olarak Kürdler Batı karşısında olması gereken güvenirliği sağlayamıyorlar. Bu durumdan rahatlıkla şunu çıkarabiliriz. Kürdler, bölge devletleri ve Batı’nın bağımsız bir Kurdistan'a hazire olmadığı durumunu. Bağımsız bir Kürdistan normal olarak dünyada bir karşılık bulabilir. Lakin Kürd mevzilenmesi ve kendi aralarındaki iktidar kavgası bunun önündeki en büyük engeldir. Kürdler mevcut durumdan azami olarak kazançlı çıkabilirler. Bu azami kazancın bağımsızlık olduğu kanısında değilim. Çok parçalı bir Irak’ta güçlü bir konfederal Kürdistan bugün için daha doğru duruyor. Kürdler çok güçlü olmalarına rağmen yasadıkları coğrafya kaynaklı olarak boğazlanmaya da acık bir durumdalar. Bu gerçek göz ardı edilerek popülist söylemleri öne çıkartmak Kürdlerin yapacağı en son şey olmalıdır. Parçalanmaya yüz tutan Irak'ı parçalamak Kürdlere bir görev olarak dayatılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım Kürd karşıtlarını bir araya getirmek için bir can simidine dönüşme riski taşıyor. Kürdler varsa yoksa olabildiğince real politik davranmak zorundalar. Aksi durum mevcut kuşatmanın Kürdleri boğmaya götürebileceği gerçeğini unutmamız gerekir. İkinci bir çaldıran günümüz koşullarında mümkün gibi görünmüyor.

Aso Zagrosi: İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkân sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına ”Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da ”Kanton” ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?

Hasan Doğan: IŞID'in operasyonu ile oluşan de facto durum öncesi oluşmuş olan bir de facto bir durum Batı Kürdistan’da vardı. Bu süreç ciddi şekilde heba edildi. Batı Kürdistan’daki durum değerlendirilebilseydi bugün bu sorular yerine başka şeyleri konuşuyor olacaktık. Batı Kürdistan’da son bir kaç yıl Bağımsızlık için Kürdlerin eline geçen en iyi fırsattı. Yani Kürdler Ak Denize açılma sansını bilerek ve isteyerek ötelediler. Batı Kürdistan’da yaşanılan şeyler Kürd mevzilenmesi ile alakalı şeylerdi. Kürdler kendi çıkarları yerine düşmanlarının çıkarları için savaşmayı seçtiler. Bir bakima Sykes Picot'un yasaması için savaştılar. Ve savaşıyorlar. KDP ve PKK’nin yanlış mevzilenmesi Batı Kürdistan’da bir Kürd hezimeti olmuştur. PKK yürüttüğü mücadele biçimi itibariyle bir yerlere yaslanmadan yaşama şansına sahip değil. PKK kendi örgütsel çıkarlarını ülke ve millet çıkarlarının üzerinde tutarak Kürdistan’a yabancılaşmış bir hareket haline gelmiştir. Kendi varlık nedeni için defalarca Kürd milli çıkarlarını düşmanın çıkarlarını tercih etmiştir. Bu anlamda PKK üzerinde durmayı gerekli görmüyorum. KDP’ninde benzer bir duruş sergilediğini belirtmekle yetinelim. Bati Kürdistan’da uygulanan Kanton yapılanmasının bir vesayet yönetimi olduğu inancındayım. Kürdlerin bu işten ilk günden beri kayıp eden taraf olduğuna inanıyorum.

Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse ya da Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?

Hasan Doğan: Güney yönetimi mecbur kalmadıkça Araplar ile çatışmadan kaçınmalıdır. Bütün köprülerin atılması durumunda ise Sadece Güney değil bütün Kürd toprakları bir cehenneme çevrilecek biçimde ya bağımsızlık ya da intihar anlamında bir savaş alanı çevrilmelidir. Aynı o ünlü Kürd şiarı gibi YAN KURDISTAN YAN NEMAN dışında hiç bir seçeneğe yer vermeksizin bir savaş stratejisi geliştirilmelidir. Böyle bir durumun yaşanmamasını umut ediyorum. Yaşanması durumunda her Kürd bulunduğu yerden kayıtsız şartsız bu savaşın tarafı durumuna gelir. Gelmelidir.

Aso Zagrosi: Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Hasan Doğan: Ben bu imkânı tanıdığınız için teşekkür ederim.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.