Skip to main content
Submitted by M.KOBAL ARYALI on 18 September 2009

M.KOBAL ARYALI

“EFENDİLERİMİZ“ YALAN SÖYLÜYORLAR !

“Önce, sömürgeciligin sömürgeciyi nasıl medeniyetten çikardiğini, kelimenin tam anlamiyla onu nasıl vahşileştirdiğini, alçalttığını, gizli içgüdülerini, açgözlülüğünü, ondaki şiddeti, irksal düşmanlığı ve ahlaki alçaklamayı nasıl uyandirdiğini incelemeliyiz.“diyordu A.Cesaire. Sömürgeciliğin tarifi bir olduğuna göre, Kürtlere “efendilik, üstün ırk“ olduğunu taslayan ve Ulusal hak eşitsizliğine inandirilan Türk “efendilerimizin,“ varsa üstünlüklerini eşit şartlarda konuşalim, tabii secerelerinin anlasilmasindan israr ediyorlarsa.

O zaman Kürtlerin eksiklerini, geri kalmişliğini, aşiret yapisini, defalarca kanma naifliğini'de tartışarak ve ezen ulustan daha aşağı bir ırk olduğu ıspatlanırsa, sömürge olmaya devam etsinler.Yok bu üstünlük paranoyasi sonunuzu getireceğine idrak ediyorsaniz Uluslarin, halklarin hak eşitliğine uygun konuşacaksiniz.Ya Federasion yada iki ayri devlete hazirlanacaksiniz. Dolayısıyla her fırsatta Kürtleri aşağılamanız, boğazlamanız sorunların çözümüne hizmet etmediğini, kendinize benzettiğiniz topluma anlatacaksiniz.

Türk toplumu kelle avcılığına, göz çıkartılışına, kulak kesilişine nasıl alıştırıldı ? Onuda tartışacakmisiniz? Kürt katliamlarina, linçlerine, işgalcı ordusuyla dışkı yedirilişine, asit kuyulara çetelere nasıl alıştırıldı ? Yoksa Mardin'daki kiz tecavüzünde görüldüğü gibi binlerce tecavüzcüye alıştırılan türk toplumuyla, ona şiddetle karşı koyan Kürt toplumun birliktenliği, kardeşliği gerçekleşemez. Yirmi bin faili meçhulu devlet suçu değil, yüz kişilik bir çete işi olduğuna nasıl alıştırıldı? Türkiye toplumu beş bine yakın Kürt köyü ve yerleşım alanlarının haritada silinmesine, çocuk, Kadın ve yaşlıların öldürülmesıne nasıl sesizleştirildı ?

Kürtlere yapılan baskı ve ayırımcılığın örneklerini çoğaltmak mümkün. Simdi bütün bunlar olmamiş gibi davranarak karşılıklı bir güven ortamı nasıl oluşturulacak? Ve Kürtlerin ulusal hak eşitliği nasıl sağlanacak.? İşte bu somut verilere bakarak düşündüğümde AKP'de dahil türk yöneticilerine güvenilmez diyorum. Fakat bir şok tedaviye ihtiyaç duydukları ve olumlu bir tartışma ortamının oluşmasını arzulayan çevrelerın olduğu anlaşılıyor. Ama dereyı görmeden paçayı sıvamanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Bu Nasıl Kürt Açılımı ve Demokratikleşmedir? Türk ordusunun baş komutanı, Ergenekon namına ele geçen silahların kendisine ait olmadiğini belirtir. Yalan söylediği ispatlanir, fakat cümle cemaat susmayı tercih eder. TC yöneticileri ve bütün basın yayın kuruluşları darbe belgesini tartışır. Genelkurmay Başkanı Başbuğ “o kağıt parçası araştırılsın“ diyerek önemini sıfırlar.Toplum dezinformasiyonla yönlendırılerek gündem değiştırılır, Akabinde Yargıtay başkanı Kürtleri tehdit eder, sonra Ergenekon avukatları; "en iyi Kürt ölü Kürt olduğunu belirtir".Gerillalara karşı, kanlı operasiyonlar devam ettrilir. Cumhurbaşkanı; "iyi şeyler olacak".der. Başbakan; Kürt sorunu benim, hepimizin sorunu der. Bir kaç ay sonra Kürt kadınlarını, çocuklarını suçlayarak hedef gösterir. Diyarbakır, Batman gibi Kürt şehirlerinde demokratik gösteriler zalimce bastırılır. Kadın,çocuk ve yaşlılarda dahil yüzlercesı işkenceden geçirilir, onlarcası öldürülür. Başbakan, dahada ileri giderek “ya seveceksın yada terk edeceksın' Türk ırk felsefesine gönderme yapar. Abdestı bozulur misalı yıllarca Kürt siyasetçilerin elini sıkmaz olur. Bütün bu argümanlar iyi niyetli bir açılımı işaret etmiyor.

Elbette olumlu bir tartışma ortamının açılmiş olması iyidir, fakat Kemalist asker-sivil bürokrasinin gölgesinde özellikle Kürdistan Ulusal meselenin çözüleceğine ve hatta özgürce tartışılacağına inanmiyorum. Genelkurmay ve takımı, bir terörist kalmayıncaya kadar savaşı sürdüreceğını her fırsatta belirtmektedir. Dolayısıyla temel meselelerden uzak ve oynak söylemlerle verimli bir güven ortamı oluşturulamaz. Kürt ulusal, hakları toplumsal değil, bıreysel hak düzeyınde ele alındığı sürece dengelı ve sistemlı bir barış ve siyaset projeside geliştirilemez. Cünkü Kürt ulusal kimliğini, siyasal, toplumsal dinamiklerini kendi öz isimleriyle çağırma, çözme planı, cesaretı gösterilmiyor. Bu temelde bir proje veya anayasal bir metin'de söz konusu değildir henüz. Kemalist, militarist bürokrasinin korkusundan bir adım ileri iki adım geri misali idare ediliyor. Bu idare siyasetinin uzatilması karşıtlarını cesaretlendirmiş ve insiyatif almaya yöneltmiştir.

80 yıllık sömürge siyasetin tahribatlarını, yarattıkları problemlerı çözmekten aciz olduğunu ıspatlamış bir devlet çürümüş bir devlettir. Sürekli problem çikaran türk yöneticilerin, problem çözdükleri nerden görülmüştür? Demokratik kavramları düzenbazlik için kullanan, ırkçı hastaliğini iyileştirecek ilacı, çözümü Kürtlerden arayan ve İnsan hayatiyla oynayan, Kürtlerin “efendileri“ yalan söylüyorlar. Birlikte yaşam; eşit düzeyde ulusal hak ve güven eşitliğiyle mümkündür. Türk sömürgeciliğin temellerine saldirmayanlar, değil Kürtlerle yaşamak yol arkadaşliğina bile kabul edilmeyecekler. Hiç kimse Kürtlerin suskun bekleyışınden vazife çikarmamalidir.
Zaten Kürdistan toplumuna her türlü zulum ve rezalet yaşattıldı. Şimdi neyle korkutacaklar? Bu gerçeğı her türlü çözüm yöntemlerine karşı çıkan Genelkurmay, CHP, MHP gibi ırkçı baas tipi zihniyetlilerde gayet iyi bilmektedirler. Asıl dertlerı“çözüm“ pastasını AKP'ye yedirmemektir. Tabii bu mantık herkesten çok kendi mimarlarini tüketeceği bir könjüktürde geçtiğimizi biliyorlar, ama kendilerinden sonrası cehenem misalı aldırmıyorlar.

Kürt ulusal dinamikleri,toplumsal hücreleri eskisi gibi dondorulamaz artık.Tehdit,sopa ve havuç politikasinin birlikte yürütülmesi bir avuç kafatasçı, rantçı, savaş manyağının dışında kimseye faydası olmayacaktir. Sonuç olarak Kürtler ve Kürdistan Ulusal meselesı coğrafik konumuyla bir bütündür. Bu bütünlük bazında ve eşit ulusal haklar temelinde bir barış projesinin oluşturulmaması kanlı bıçaklı bir ayriliğin temellini güçlendirir.“Kürt“ açılımın iki hafta sonra “demokratik açılım“manipulasionuyla yer değıştirmesi veya zıt bir formulasionla açıklanmasının teminati halen değişmeyen türk ırkçı anayasasidir. Bu anayasa ile sadece öldürmelerin ve hapishanelerin kapasitesi, rant örgütlenmelerin, savaş düşkünlerin, ırkçılık zemini güçlendi. Statökocu kemalistlerle MHP li faşistlerin varlık nedenı bu ırk anayasasidir.

Evrensel Barışa Ulaşmanın Önkoşulu Kürtlerin Ulusal, siyasal, sosyal haklarını kabul etmekle olur. Barış ve demokrasi birbirine bağlı iki sosyo-politik kavramdır. Bu sorunları aklın eleştirisinden geçiren toplumlar; üstün toplumlardir. Üstünlük naralari atilarak üstün olunmamiştir. Türk Cumhuriyet tarihin kanlı, kirli dalevere üzerine kurulu olduğunu belirtmiştik. Bu tarih sorgulanmadan, ters yüz edilmeden ve köklü bir anayasa değişikliği olmadan özellikle Kürtler'le Türkler in barış içinde bir arada yaşama imkanı olmayacaktır. Tek ırk, tek dil, tek bayrak retoriğiyle tarihsel sorunlar çözülemez. Bugüne kadar olan birlik tek taraflı, inkar, asimilasiyon ve zora dayanan bir birlik olduğunu en iyi bilen Türk yöneticileridir. Bundan sonrası ise eskisi gibi bu işin yürümeyeceğini'de biliyorlar.

Zırt pırt vatan bölünmez diye ciyak ciyak bağırmaları nedensiz değildir.Türk Genelkurmay Başkanı org.İlker Başbuğ; ordunun Peygamber ocağı olduğunu, dolayısıyla o ocağın baş Peygamberı olarak dokunulmazlığını iktidar yöneticilerine kabul ettirmiş gibi görünüyor. Başbuğ, inkar, jenosit temeli üzerine kurulmuş Cumhuriyetin demokratik olduğunu, katliamlarla dolu tarihini bilmezlikten gelerek ezberleri tekrarlamaktadir.“Amaç PKK yı dağdan indirmek“ “Nihayet onlarda birer insan“ Gerekli yasal planlama yapılmalı“ diye beyanda bulunur. Ayni Basbuğ; bir ay geçmeden “köklerini kurutacağız, “bir terörist kalmayıncaya kadar savaşacağız“diyor. Şimdi bu dengesizliğe nasıl itibar edilecek? Kendinizi bir an Gerilla'nin yerine koyunuz, Sizi öldürmeye gelenlere hoş geldiniz, buyur öldür mü diyeceksiniz ? Açık ki, Sözlü projenin ismi Kürt açılımıdır, ama asıl hedef öldürmek ve teslim almaktir. Aslında tek suçlu Başbuğ değildir. Toplumsal sorunları hasır altı eden, problemlerin nedenini dışardan arayan, dolayısıyla çözmekten ve kendisiyle yüzleşmekten acız Cumhuriyet yönetimlerı ve sorgulamayan türk toplumudur. Devlet yöneticileri, Kürtler diye bir topluluktan bahs ediyor fakat bu toplumun yaşadığı coğrafya olan Kürdistan sözcüğünü anmıyorlar. Parçalamayı temel alarak yönetmeyı, çözmeyı esas aliyorlar.

Apo'yu çözdükleri gibi çözmek asıl arzuları oluyor. Kendısınden bol bol bahs etme karşılığından daha kolay kullanacaklarını belirtmeleri çirkin bir niyetin ifadesi olmuyor mu?
Kuzey Kürdistan'in siyasi boşluğunu fırsat bilerek, Ağostos deklarasionunu hazırlatma girişimleri Kürt ulusal meselesini çözmeye yetecek mi acaba? Bilinmelidir ki; esir alınmış,iradesizleştirilmiş bir örgüt lideriyle otuz milyonluk bir sömürge toplumun asırlık sorunları çözülemez. Bu ağır meseleyı kendisiyle özdeşleştiren ve zıt bir istikamette yürüyerek ibret alamayan Öcalan, Ulusal Kürtuluş liderliğin onuruna, erdemine ters düşmüştür. Öldürülen ve sakat birakilan onbinlerce Kürt, bağımsızlik özgürlük için ödenen bedel, yaşanılan vahşet tımbırında bile değildir !
M.KOBAL ARYALI 18/09/2009
[email protected]

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.