Direkt zum Inhalt

"ALA YEKÎTÎ" ILE MULAKAT! "DAVASI BÜYÜK OLANIN CESARETİDE BÜYÜK OLMALIDIR"!

"ALA YEKÎTÎ" ILE MULAKAT!

Saygıdeğer Mehmet Müfit arkadaş,

Gelenek olarak geçmişte Kürdistani sorunların giderilmesi için mücadele vermiş bir çevreyiz. Bu günde sivil meşru alanda ülkemiz Kürdistan’ın en genel güncel sorunlarını tespit etmek bu sorunların halli için sivil çözümlerin arayışı içindeyiz.

Sizlerin de tecrübelerinizden ve derin bilgi ve görüşlerinizden faydalanmak istiyoruz.

Bu maksatla Alayekiti yayın organında bir mülakat düzenledik. Aşağıdaki soruları yanıtladığınızda, şayet sizler isterseniz, bu cevapları mülakat köşesinde yayınlayacağız.

Sevgi ve selamlar.

* * *

1.Genel olarak önem arz eden Kürdistan sorunları nelerdir?

Cevap: Kürdistan’in her parçasinda, düşman devletler yani Kürdistan’i işgal edip ilhak eden güçler tarafindan zorla dayatilmiş olan tarihsel olarak şekillenmiş yapisal farkliliklardan dolayi genel olarak bir tek Kürdistan sorunlarindan söz edilemez. Ne yazik ki, parçalanmiş ülke ve millet realitemizi göz önüne alarak sorunlarimiza yaklaşim gösterme zorunluluğu vardir. O bakima, soruya cevap vermede kendimizi Kuzey Kürdistan ile sinirlayacağiz.

Kürdistan’in kuzeyinde her şey o kadar iğdiş edilerek, çarpitilarak, içi bosaltilarak boşa çikarilmiştir ki, sorunlar yeniden analiz edilerek tarif edilmeyi, tanimlamayi gerekli kilmiştir. Her şeyden önce derinlemesine bir ulusal bilinçlenme engellenmektedir. Tarih bilinci ve belleği çarpitilarak mütemadiyen zayiflatilmakta, ulusal kurtuluş mücadelesinin ortaya çiradiği yeni olgular ve direnişlerle beslenmesi engellenmektedir. Milli hafizasi bu düzeyde zayiflatilmiş bir başka millet örneğine rastlamak mümkün değildir. «Türkiyecilik»in bu kadar güçlü olmasi bunun göstergesidir. Kürtler kendisini inkar eder bir konuma düşürülmüşlerdir. «Devlet istemiyoruz» diskurlari esasinda millet ve ülke olmaktan kaynaklanan doğal haklarini, entegrasyon ve asimilasyonun lehine inkar etmektir. Siyasi ve kültürel entegrasyon, yüz yildir uygulanan Türk devletinin vahşi asimilasyonunun zeminini ve uygulanmasini güçlendirmektedir. Kürt milleti, bütün milli değerleri erezyona ugratilarak adim adim eritilmeye ve yok edilmeye devam ediliyor. Asil tehlikenin burada yattiğinin görülmesi gerekiyor. Buna mukabil, yeri gelmişken ifade etmek gerekiyor ki, bütün boyutlari ve kapsamiyla her alanda KÜLTÜR DİRENİŞİ yeniden örgütlenmezse Kürt ulusu hiçliğe ve yokluğa mahkum edilecektir.

Kürdistan’in işgal ve ilhak edildiği, sömürgeleştirildiği gerçeğinden hareketle sorunlarimiza yaklaşim içinde olunmalidir. Aksi taktirde, hiç bir sorunun ne doğru tespiti yapilabilir nede çözüm siyaseti oluşturulabilir.

Buna göre, birincisi; içi boşaltilmiş Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin niteliğinin yeniden belirlenmesi ve bu alandaki teorik kavram kargaşaliğina son verme sorunu orta yerde durmaktadir. Ikincisi; UKH’nin, millet ve ülke olmaktan kaynaklanan doğal temelleri üzerinde «yeniden örgütlenme» sorunu vardir. Bunun için, bazilarinin yaptiği gibi ne legaliteyi nede illegaliteyi red etmek gerekmiyor. Iki örgütlenme alanini karşi-karşiya koymak doğru değildir. Önemli olan hangi siyasi anlayiş ve amaçla hareket edildiğidir. Örneğin, legalitede örgütlenen bütün siyasi grup ve çevreler, bağimsiz Kürdistan siyasetini red ederek örgütlenmeye gitmektedirler. Bunun ideolojik ve siyasi nedenleri olmasi yanisira psikolojik sebepleri de vardir elbette. Siyasi cürret yoksunlugu da gözlenmektedir. Oysaki, davasi büyük olanin cesaretide büyük olmalidir.

2.Kürdistan parçaları arasında ortaklaşa üretilerek dünyaya verilmesi gereken mesaj ne olmalıdır?

Cevap: Bilindiği gibi Kürdistan bölünmüş, parçalanmiş bir ülkedir ve Kürt milleti de haliyle bundan «nasibini» alarak ayni konuma mahkum edilmiştir. Birinci dünya savaşi şartlarinda, Ortadogu’ya hükmeden Ingiltere ve Fransa gibi büyük emperyalist devletler çikarlari gereği Kürt milletinin iradesini hiçe sayarak Kürdistan’in esaret zincirlerine vurulmasini sağladilar. Daha sonraki dönemlerde ise, Bati’nin büyük güçleri «bölgenin istikrari» adina, 20. yüzyil boyunca Kürdistan’i sömürgeleştiren devletlerin barbarliklarina terk ettiler. Fakat bu gün, hem dünya hemde bölge koşullari değişmiştir; 20. yüzyil siyaseti dönemi kapanmiştir. Dolayisiyla, Kürdistan’i sömürgeciliğe mahkum eden «Skyes-Picot» antlaşmasinin yarattiği sinirlar «kadük» olmuştur. Esasinda, Güney Kürdistan’in «Federe devlet» olarak ortaya çikmasiyla bu kötü ünlü antlaşma ilk darbeyi almiştir. Şimdi artik, Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi ve Güney «Federe Devleti» istikrarsizliğin değil bölge istikrarinin temel taşi olarak görülmektedir.

Milletler için ender olarak ortaya çikan tarihi moment bu gün Kürdistan için ortaya çikmiştir. Uluslararasi ve bölge koşullari Bağimsiz-Birleşik Kürdistan için son derece olumlu firsatlar sunmaktadir. Ortadoğu’nun istikrari için Bağimsiz Kürdistan fikri daha çok taraftar bulmaktadir. Güney Kürdistan’in ve «Rojava» diye tabir edilen «Suriye Kürdistan»in islamo-faşist Da’eş hareketine karşi şavaş yürütmesinin yarattiği atmosfer dünyaya ortak mesaj veremenin şartlarini oluşturmuştur. Fakat ne yazik ki, Kürdistan davasi için verilmesi gereken mesajlari yaşama geçirecek ne ortak bir politika ne de kurumlar mevcut değildir.

Kürt milletinin devlet kurmasini red eden bir mantik ve siyasetten ne beklenebilir ki? Kürdistan ismini bile telafuz etmeyen, milli bütün değerleri ayaklar altina almiş olanlar dünyaya hangi mesaji verebilirler? Gerçekçi olmak gerekiyor; iradesini düşmana teslim etmiş olanlarin bu davaya zarar verme dişinda katabilecekleri bir katkilari olamaz. Bundan dolayi, maalesef, «parçaci siyaset» diye tanimladigimiz «vesaif» ruhlu politika sahiplerinden yana bu yönlü bir beklenti içine girilmesi realiteye uymuyor.

Bütün yakiciligiyla Kürtlerin cevap bekleyen «ulusal birliği» Kürdistan’in bağimsizliğini savunmadan mümkün değildir. Devlet kurmayi ve olmayi red edenlerden ulusal birlik kurmalarini beklemek ham hayaldir. Budur realite.

Kobanê direnişi, siyasi partilere rağmen ulusal birliği pratikte gerçekleştirmiştir. Bu pratik hala sürmekle beraber ne yazik ki sinirlari belirlenmiş bir siyasi «çati» oluşturamamiştir. Bütün dünyanin gözü Kürdistan’a çevrilmişken verilmesi gereken «ortak mesaj» Bağimsiz-Birleşik Kürdistan’in kurulmasinin talep edilmesidir. «Kobanê ruhu»nun, ulusal birliğe siyasi bir içerik kazandiracağini sanmiyorum. Bütün Kürtlerin ortak istek ve duygularina hitap eden böyle bir istek ve çaba ortada gözükmüyor.

3.Kuzey Kürdistan’ da temel sorunlar nelerdir?

Cevap: Önce bir durum tespiti yapilmalidir. Kuzey Kürdistan’da ulusal kurtuluş hareketi iki önemli durum yaşamaktadir; birincisi, Kürdistan davasinin ihanete uğramiş olmasidir. Kürt milli iradesi düşmanin eline geçmiştir. İkincisi ise, bir alternatifin yokluğu gerçeğidir. Bu gerçek anlaşilmadan Kürdistan ulusal kurtuluş hareketine yeni temeller üzerinden müdahale etmenin ve bir çikiş yolu bulmanin mümkünatinin olmadiğinin bilinmesi gerekiyor.

Bu bakima Kürdistan’in, Türk devlet sisteminin kurduğu sömürgecilikten kurtulabilmesi için bağimsizliğini savunanlarin yeni siyaset ve örgüt oluşturmalari sorunu esas sorundur. Bu her alanda tabiati gereği, radikal olmak zorundadir, yani ideolojik, siyasi ve örgütsel planda en uç noktada olunmasi doğal sonuçtur. Ulusal kurtuluş hareketleri bütün kapsami ve boyutlariyla radikaldirler. Zaten başka türlü başariya ulaşmalarinin mümkünati olmamiştir. Dünya şartlari değişmesine rağmen, her ülkede koşullarin farkliliğina karşin ulusal kurtuluş hareketlerinin aldiği biçimler radikalliğini korumaktadir. Kürdistan’da da, ister legal ister illegal planda olsun ulusal kurtuluş hareketinin radikal niteliğinin korunmasi şarttir. Düşmanin kabullendiği bir siyaset ulusal kurtulusun bu niteliğiyle çelişen siyasettir.

Kuzey Kürdistan’da her şey yeniden tanimlanmali ve yeniden kurulmalidir. Eski anlayiş ve örgüt pratikleriyle ortaya yeniden çikilamaz; yeni devrimci bir ruh ve kollektiviteyle çok daha üst düzeylerde yeni çikişlar olmadan alternatif yaratmak için başari elde etmenin oldukça zor olduğunun da bilinmesi gerekiyor. Ayrica bunun için, siyasetin ve örgütün amatörlükten kurtarilarak tamamiyla profesyonel bir çekirdeğe kavuşturulmasi şarttir.

Bir başka husus ise, multi-partililiğin anlayişinin ve siyasetinin içselleştirilememiş olmasidir. Bunun yarattiği handikaplar hala devam etmektedir. Tölerans, sorumluluk gereği tahammül gösterme, «başkasinin» varliğina saygi ve demokrasi ne yazik ki Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin temelini oluşturmaktan uzaktir. Sorunlar listesi uzatilabilir elbette.

4.Kuzey Kürdistan sorunu ideolojik olarak nasıl ele alınmalıdır?

Cevap: Öncelikle şunun altinin çizilmesi gerekiyor; ideoloji olmadan Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin temel teorik sorunlarini izah etmek ve açiklamak mümkün olmaz. 1970’li ve 80’li yillarinda ideolojinin karükatirize edilerek savunulmasi daha sonraki yillarda ona karşi yanliş temellerden bir takim anlamsiz ve yersiz tepkilere neden olmuştur. Oysaki, ideolojisiz Kürdistan davasi savunulamaz. Çünkü Kürdistan’da da düşüncelerin, değerlerin, normlarin bütünlüklü bir düzene sahip olmasi gerekiyor. Bu dava için belli bir ideolojiye sahip olmadan, mevcut düşünce kargaşaliğina son vermek için ne uyumlu düşünce sistemi oluşturulabilir nede siyasi pratik ile bu düşünce sistemi arasindaki diyalektik bağlar kurulabilir.

Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi ideolojisi oluşturulmadan, Kürtlerin kendisini sömürgeci devlet sisteminin ürettiği «teorilere» ve asimilasyon amaçli bütün kültür saldirilarina karşi korumasi mümkün olamaz. Kürtlerin saflarinda «Türkiyeciliğin» bu kadar güçlü olmasinin en önemli başta gelen sebeblerinden birisi, ayni zamanda gerekli ideolojik donanima sahip olunmamasidir. İdeoloji ne kadar sağlam olursa düşman kaynakli düşüncelere ve «teorik» etkilere karşi o kadar çok dayanilabilinir. Demek ki, Kürdistan davasi ideolojisi olmadan tipki karanlikta yürünemeyeceği gibi bir yere varilamaz.

Genel sosyal ve siyaset biliminin işiğinda, Kürdistan koşullariyla uyumlu bir «dünya görüşü» olarak ideolojinin yeniden oluşturulmasi gerekiyor. İlerici niteliğine rağmen Kürt milliyetçiliği yada vatanseverliğiyle tek başina ideoloji oluşturulamaz. Dişariya kapali reaksiyoner bir konuma düşmemek için uluslararasi sosyal ve siyasi bilimden ögrenilmesi zaruridir. Eskiden yapildiği gibi şablonculuk, kopyacilik yapilarak da ideoloji oluşturulamaz.

Şayet kisa bir özet vermek gerekirse, İdeolojimiz, her şeyden önce belli bir kollektivitenin ulusal kurtuluş hareketinin tarihi eylemine yön veren ortak düşünceler sisteminin örgütlü birliği olarak şekillenmesi gerekiyor. Kürdistan sorunu bundan itibaren ele alindiği taktirde, Bağimsiz-Birleşik Kürdistan vizyonuyla bütün bir ulusu kapsayarak siyasi radikal eylemiyle yeniden biçimlendirilmesi lazim. Bir anlamda bu, önce Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi ideolojisinin yeniden bütünlüklü olarak oluşturulmasi anlamina gelecektir. Böylece, Kürdistan davasinin da yeniden reorganizasyonu yolu açilmiş olunacaktir. Bütünlüklü, radikal ve mücadeleci ideolojiyle ancak Kürdistan’da düşünce kargaşaliğina son verilerek bir yerlere varilabilinir.

5.Günümüzdeki sivil mücadele biçimleri Kuzey Kürdistan’ da ne olmalı? Hedefleri orta ve uzun vadede neleri kapsamalıdır?

Cevap: Bilindiği gibi, Kürdistan’da bir ulusal kurtuluş hareketi süreci yaşaniyor. Ne var ki, mücadelede kullanilan bütün yöntemler en kötü biçimleriyle içleri boşaltilarak kullanilmiştir. Bu bakima, ulusal kurtuluş hareketi düşünce alaninda ve pratik mücadele içinde yeniden reorganize edilmeden her hangi bir yöntemin diğerlerini inkar temelinde esas alinmasini doğru görmüyorum. Gözlemlenebileceği gibi, son süreçte legal mücadele yöntemi adeta tek doğru yol olarak savunulmaktadir. Bu doğru değildir.

Siyaseti ve mücadele yöntemlerini, düşmanin ulusal kurtuluş hareketine yaklaşimi ve Ortadoğu’daki iç çatişmalarin ve bölgesel savaşlarin mantiği içinde düşünmek gerekiyor. Bu realite gözden kaçirilarak, ne stratejik ve nede taktik siyaset ve mücadele yöntemleri hususunda doğru olan yapilamaz.

Buna karşin elbette legal planda her şeye rağmen yapilacak çok şey vardir. Büyük rizikolar taşimasina rağmen «sivil meşru» alanda Kürdistanî bir duruşla pekala örgütlenebilinir. Ama bu, yukarida belirtmeye çaliştiğim gibi şayet radikal olursa bir anlami olabilir. Dikkat edilirse, ortaya çikan hemen bütün insiyatifler ve legal örgütlenmeler Kürdistan davasini sulandirarak içini boşaltmaktadirlar. Bütün bu kuruluşlar Kürtlerin ulusal bilincini körelterek Türkiyecilik akimina hizmet etmektedirler. Bu bakima, mevcut olanlara «yeni» bir kuruluş eklenmesinin bir anlami olamaz. Kürtlerin gerçek siyasi davasini sahiplenecek çikişlara ihtiyaç vardir. Zemin bunun için her alanda mevcuttur, yeterki gerçek manada Kürdistanî bir çikiş gerçekleşebilsin. Kürdistan’nin bağimsizlik düşüncesi ve siyasi stratejisi radikal bir şekilde savunulmadan ister legal isterse illegal olsun başari elde etmenin ve bir alternatif oluşturulmasinin ihtimali yoktur. 9.04.2015

Mehmet Müfit

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.